Kayıtlar

Ah ile Oh

İsteseler de istemeseler de canlıların nefislerindeki zikir, alıp verdikleri nefeslerdir. Çıkan ve giren her solukta Allah Teâlâ’nın ismi vardır. Bu da “he” sesidir. Çıkan “he” nin kaynağı kalptir, inen “he” nin kaynağı ise Arştır. “Hû” kelimesindeki vav ise ruhun ismidir. Şeyhlerden biri müridlerine şöyle demişti:  “Size bir belâ ve musîbet geldiği zaman sakın oh! Demeyin. Çünkü bu şeytanın ismidir. Çünkü hı’nın çıkış yeri kalp dediğiniz kurb makâmından uzaktır. ”Âh” deyin. Bu Allâh’ın ismidir. “vah”, “vah” da böyledir. Çünkü bu, “Hû”nun ters dönmüş şeklidir. Nefis rahatı bulunca istirahat eder, keyiflenir ve: “Oh!” der, yan gelip yatar. Çünkü şeytanın sevgilisi ve dostu bu kelimedir. Kadehleri kardeşinin ve dostunun ismi ile yudumlar. Kendisine musibet ve belâ oku isabet edince yine oh der. Hâlbuki nefs-i mutmainne ise bilakis darda kaldığı zaman “Allâh, Allâh”der. Bu isim, yani “ha”, İsm-i Âzam’a bitişecek kadar bir noktaya ulaşır. İsm-i Âzam’ın başlangıcı da Allâh’tandır. Çünkü All

Heves Kalmıyor İnsanda

Allâh’a yönelen sûfi’de arzulanan sadece Allâh’tır. Bu konuda Cüneyd-i Bağdadî şöyle diyor: “Bir sıddık binlerce sene Allâh’a yönelip teveccüh etse, bir an için de O’ndan yüz çevirse kaybettiği kazandığından daha büyüktür”. Sıddık burada mutlak ârif anlamındadır. Bu makama ulaşan kimse için Allâh’tan yüz çevirmek mümkün değildir. Onun için bu cümle bir faraziye üzerine kurulmuştur.51 Kaynak: Mustafa Kara, Tasavvufî Hayat, Dergâh yay., İstanbul, 1996, s. 63

Cengiz Han Allah Adamıydı

Necmeddîn-i Kübrâ vatan sevgisiyle doludur. O hiçbir zaman çok sevdiği vatanı Hârizm’i unutmamıştır, kendi halkı ile yaşamak ve onlar içinde marifet nurunu dağıtma duyguları onun kendi vatanına geri dönmesine sebep olmuştur. Hayatının son anlarında Türkistan’da beklenmedik olaylar cereyan etmeye başlamıştır. Moğolların baskını bütün milletlerin hayatını tehlikeye sokmuş, Necmeddîn-i Kübrâ Urgenç müdafaasına katılıp, 618 hicri (1226 miladi) yıl Cumadil-evvel ayının 10. günü şehit düşmüştür. Cengizhan Necmeddîn-i Kübrâ’ya adam gönderip, Hârizm’e baskın yapma niyeti olduğu için şeyhin orayı terk etmesini rica eder. Şeyh ise, ben 76 yıllık hayatın acı tatlı anlarını Hârizmliler ile geçirdim, şimdi kötü zamanda onları bırakıp gitmek namertlik olur, diye cevap gönderir. Şeyh Necmeddîn-i Kübrâ düşmana karşı koyup savaş meydanında şehit düşer.

Ben Seviyorum Seni

Zünûn Mısrî (öl. 245/895): “Ahlâkında, fiil ve hareketlerinde Allah Teâlâ’nın habîbinin sünnetine uyan kimse, Hakk’a olan sevgisini isbat etmiş olur” Kuşeyrî,   s. 55.

Kavuşmak Arzusu

Ebû Musa’dan ( radiya'llâhü anh) rivayet edildiğine göre Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse, Allah da o kimseye kavuşmayı arzu eder. Kim de Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da o kimseye kavuşmaktan hoşlanmaz.”  Buhârî, Rikâk, 41, no. 6507.

Jacques de Vaucanson ve Robotları

Resim
Prometheus'a bir rakip olan Vaucanson, arayışı içindeki cennetsel yangınları canlandırmak için çalıyor gibiydi.  Voltaire Jacques de Vaucanson (1709-1782), dünyanın ilk gerçek robotlarını yaratmanın yanı sıra, ilk tamamen otomatik tezgâhı yaratmasıyla tanınan, dahice bir Fransız mühendis ve mucit. Fransa'nın Grenoble kasabasındaki Jacque Vaucanson (partikül  de  1746'da,  Académie des Sciences'a  üye olunurken) adına doğdu . Fakir bir eldiven üreticisinin onuncu çocuğuydu. Küçük bir çocuk olarak Jacques, mahalle sakinlerinin saatlerini ve saat mekanizmalarını sabitleyerek, bir saat ve dini ofislerin birkaçını çoğaltan küçük bir otomat-rahip inşa ederek yeteneğini çabucak ortaya koydu. Bu nedenle ailesi başlangıçta Jacques’in saatçi olmasını istedi, ancak 1715’te onu Grenoble’daki Cizvit okuluna gitmeye zorlandı (şimdi Lycée Stendhal). 1725'te Vaucanson emir aldı ve Lyon'daki  Les Ordre des  Minimes'a katıldı . Vaucanson için bu dönemden ilginç bir efsane var

Kıskanç mısınız?

Yemin ederim, bilmeden üst üste aldatılmak, Aldatıldığından kuşkulanmaktan çok daha iyi. Shakespeare, Othello Sen gaddar, gaddar kıskançlık. Sen aklım daki zorba. John Dryden, Kıskançlık Şarkısı Kıskançlığı neyin başlattığı ve nasıl yaşandığı sorulduğunda, insanlar arasında bir anlaşma varmış gibi, şaşırtıcı bir şekilde, bazıları bunun bir kişilik özelliği olduğunu ve yapabilecekleri pek bir şey bulunmadığını belirtirlerken, diğerleri bunu bir durumun içinde değerlendiriyor ve yapabilecekleri birçok şey olduğunu açıklıyorlar. Tabii ki, bazı kişilerin, aksi takdirde kabul edilemeyecek davranışları açıklaması açısından, kıskançlığı bir kişilik özelliği olarak görmeleri mümkündür. Cinsel kıskançlık kültürümüzde kızgınlığın zemini olarak kabul edilmektedir. “Kıskançlık duymak” düşmanca, acı ve hattâ şiddet hareketlerinin açıklaması ve özürü olmaktadır. Kıskançlığı geçerli gösteren açıklamalar olmasaydı, bu hareketler şidddetli patoloji ve deliliğin belirtileri olarak görülürdü (