Kayıtlar

YALAN’A BİR YÖNDEN İHTİYACIMIZ MI VAR?

Bir dünya düşünün ki, her şeyiyle doğrular üzerine kurulmuş.   Ve bu dünyada bugün ki gibi vasıflar taşıyan bir insan nesli yaşıyor. Herkes doğruyu ve hakikati konuşuyor. Zannediyoruz ki, tekmil doğruluk özellikleri ile çekilmez bir hayatı olabilirdi. Fakat birisi çıkar, bilerek/ bilmeyerek bir yerden başlayarak yalanı icad ederse ne olur, diye düşünelim. Tıpkı Âdem’in cennetten çıkışına sebep olan yalan gibi. Bu yalan cennetten çıkışa neden olmuş oluken, sonsuz hayatın bulunması için yeni bir pencereyi de araladığını da hepimiz biliriz. Buradan anlaşılan hüküm, tarihinde gösterdiği emarelere göre, salt doğruların olduğu hayat akışkanlığını kaybederken,   yalana karışmış doğru, zikzaklar çizsede canlılığını kaybetmemiş ve bugüne kadar gelmiştir. Yalanın, kötülüğün temsilcisi olduğunu söyleriz. Ancak doğrulukta ise başımızı bela âzade tutamayız. O zaman bir yanlış nerededir? Cevap olarak, yalanın, faal olduğu zamanı irdelemek gerekir. Bu ise yalanın söylenilmeye başladığı, doğru