Kayıtlar

İsmâilim

"İsmâilim, Nûr-ı Aynım! Mektubunu aldım, memnun oldum. Seni, Cenâb-ı Mevlâ'nın ve Hz. Pîr'in himâyesine emânet ederim. Oğlum, dâimâ basiret üzere olup, halka şef­katle muâmele eyle ki, amellerin âlâsı, güzel ahlâktır. Resûlullah Efendimiz: "Dili tatlı olanın dostu çok olur," buyurur. Halkın aybını ört, yüzlerine vurma. Mâlûmdur ki, Allâh'ın sünneti, aybı yüze vurmamaktır. Resûlullâh’ın sünneti halka müdârâ, ehlullâhın sünneti ise, halktan gelen ezâ ve cefâya taham­müldür. Gazabını yutmaya çalış. Vaktini ganimet bi­lip nefsini silmeğe gayret et. Fırsat elde iken, zamânını, kemâl tahsili yolunda sarfeyle. Dâimâ nefsine muhâlefet üzere ol. Halkın çevrini, nefs mücâhedesi addedip tahammül eyle ki rûhun kuvvet bulsun, mânen terakki edesin. Bu âlem fânidir; bakası Hakk'ın rızâsıdır. Onu tahsile ça­lış. Yâr-ı Kadîmim, Elest'te nedimim Osmanımı hiç bir veçhile üzme. Ismâilim, dünyâya geldin geleli, bir günün bir güne benzediğini gördün mü? Demek oluyor ki mâr

Beni Dinleyen Yok Ama

Bir gün Dost, yakınları ile bir arada iken: "Bir şey söyle de dinleyelim," teklifinde bulunmuş, o da gene, alaya alınmaktan bizar: "Efendim, herkes bana gülüyor," deyince: "Sen söyle oğlum, onlar değil, ben dinliyorum," diyerek etrâfın hareketini tasvip etmediğini ihsas etmişti. Dost/Sâmiha AYVERDİ

Sen Kendini Affettin mi?

Amca torunu hanımefendi devam ediyor: Artık büyümüştüm. Ammâ gene bir hastalıktan kalktığım için, mektepte sene kaybetmiştim. Bu yüz­den de, iki sınıfın imtihânını vermeğe kararlı bulunu­yordum. Halbuki Büyüğüm, sıhhatimi düşünerek, bu fikrimi pek beğenmedi ise de, ben kararımdan cayma­dım. Lâkin bu defâ da zâtürreye tutuldum ve tabiî ki düşüncem tatbik edilemedi. Zaman geçti, gene iyileş­tim. Fakat içimde bir azap vardı. Sağlığımı düşünen Büyüğümü dinlememiştim. Af dilemeğe karar verdim, ve diledim. Beni dinledikten sonra, tek cevâbı: "Sen kendini affettin mi?" demek oldu. Artık genç kızlık çağından, evlilik devresine gir­miştim. Kocam subaydı. Tâyin olduğumuz yerlere berâberce gidiyorduk. Ammâ her sene, yaz mevsimin­de İstanbul'a geliyordum. Bir seferinde avdet zamânım gelmiş, vedâ ediyor­dum ki ağzımdan, şükürsüzlüğe kaçan ve pek hoş ol­mayan bir söz çıktı. O zaman Büyüğüm: "Sen kızını sever misin?" dedi. "Evet Efendim!" dedim. Tekrar: 'Bir hat