Print Friendly and PDF

İsmâilim

|

"İsmâilim, Nûr-ı Aynım!





Mektubunu aldım, memnun oldum. Seni,
Cenâb-ı Mevlâ'nın ve Hz. Pîr'in himâyesine emânet ederim.





Oğlum, dâimâ basiret üzere olup, halka
şef­katle muâmele eyle ki, amellerin âlâsı, güzel ahlâktır. Resûlullah
Efendimiz: "Dili tatlı olanın dostu çok olur," buyurur.





Halkın aybını ört, yüzlerine vurma. Mâlûmdur
ki, Allâh'ın sünneti, aybı yüze vurmamaktır. Resûlullâh’ın sünneti halka
müdârâ, ehlullâhın sünneti ise, halktan gelen ezâ ve cefâya taham­müldür.





Gazabını yutmaya çalış. Vaktini ganimet
bi­lip nefsini silmeğe gayret et. Fırsat elde iken, zamânını, kemâl tahsili
yolunda sarfeyle. Dâimâ nefsine muhâlefet üzere ol. Halkın çevrini, nefs
mücâhedesi addedip tahammül eyle ki rûhun kuvvet bulsun, mânen terakki edesin.
Bu âlem fânidir; bakası Hakk'ın rızâsıdır. Onu tahsile ça­lış. Yâr-ı Kadîmim,
Elest'te nedimim Osmanımı hiç bir veçhile üzme.





Ismâilim, dünyâya geldin geleli, bir
günün bir güne benzediğini gördün mü? Demek oluyor ki mârifet, basiret gözü ile
etrâfına nazar edip, Hak nûrunu çeşitli varlıklarda tekrarsız seyre­derek, her
birinden mutlak vücûdun tecellîsini görebilmektir. Hemen Cenâb-ı Hak, bu irfan
cen­netine girmek nasip eylesin ve mecâza tutulup kalmaktan halâs ederek dâimi
hayâta vâsıl et­sin.





Ismâilim! İştiyâkının eseri, şüphesiz
bizi de müteessir etmektedir. Fakat emir ve ferman Allâh'ın olduğu için,
rızâdan başka ne çâre? Sûrette iştiyak varsa da, gönüldeki birliğe hiç bir
veçhile halel gelmez.





insana, bu unsurî ve maddî vücut, ancak
rûhun taayyünü ve sıfat mertebelerini isbat için verilmiştir. Bu yüzden vaktini
ganimet bilip, zat şuhûduna çalış ki hâdiselerin iniş çıkış ve değiş­meleri
gamından halâs olasın.





"Külle yevmin hüve fî-şe'n[Er-Rahman Sûresi, 29. âyet.]
gereğince, İlâhî tecellî, hergün bir başka sûret giyip, yeniden ye­niye ve
tekrarsız olarak zuhur etmektedir. Lâkin bu da şimşek gibi sür'atle
seyrettiğinden, gözü­nü, tecellî sâhibinden ayırmayıp tecellî olunana gönül
kaptırmamalıdır. Tâ ki mecâza bağlanıp kalarak Hak'tan ayrılığa düşmeyesin.
Zîra, zuhûrun devâmı yoktur. Sebâtı olmayana takılıp kalanlar için ise
perişanlık mukarrerdir. Devam istersen, mânâdan ayrılma!





İsmâilim! Bil ki, bu dünyâya geliş ve
gidişten maksat, ancak mârifet-i zâtîdir ve mârifet-i zâtî de bu âleme
mahsustur. Ölüm, hayvânî ruh için­dir. İzâfî ruh ise dizgine gelmez. Ona son
yoktur. Ulvî rûhun, beden kaydına girerek bu dünyâya gelişi, çeşitli aynalarda
Hakk’ın birliğini görmek içindir vesselâm."





Dost/Sâmiha AYVERDİ


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar

Yorumlar