Kayıtlar

Gayretin Bedeli

Birgün dedi ki: Bana müjde ve haber verdiler ki, sen kimin cenâze namazını kılarsan, onu bağışlarım. Yine dedi ki: Birgün kusurlarımı, günâhlarımı, hata ve eksiklikler mi düşünüyor, ağlıyordum. Pişmanlıklar içinde Rabbimden özür diliyor, beni afv etmesini yalvarıyordum. O sırada ilhâm olundu: “Senin günâhların sevaba, kötülüklerin iyiliğe tebdil oldu ” dediler. Birgün dedi ki: Ravda-i mutahharada oturuyordum. Bir de ne göreyim; Resûl-i ekrem (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellenrı) hazırlar ve kemâl-i keremiyle “Ben Allahu teâlâ için seni seviyorum. Seni seven beni sever, yahud ben onu severim” buyurdular. Bu iki sözden birini söylediler ve sonra “Ben onun |Mirzâ’nınj garibliğini ve murâdsızlığını seviyorum’ buyurdular. Kaynak:Mektûbât-ı Ma’sumiyye, trc: Süleyman Kuku, 2017, İstanbul, Cilt III, sh.362, 70. Mektup

İsmâilim

"İsmâilim, Nûr-ı Aynım! Mektubunu aldım, memnun oldum. Seni, Cenâb-ı Mevlâ'nın ve Hz. Pîr'in himâyesine emânet ederim. Oğlum, dâimâ basiret üzere olup, halka şef­katle muâmele eyle ki, amellerin âlâsı, güzel ahlâktır. Resûlullah Efendimiz: "Dili tatlı olanın dostu çok olur," buyurur. Halkın aybını ört, yüzlerine vurma. Mâlûmdur ki, Allâh'ın sünneti, aybı yüze vurmamaktır. Resûlullâh’ın sünneti halka müdârâ, ehlullâhın sünneti ise, halktan gelen ezâ ve cefâya taham­müldür. Gazabını yutmaya çalış. Vaktini ganimet bi­lip nefsini silmeğe gayret et. Fırsat elde iken, zamânını, kemâl tahsili yolunda sarfeyle. Dâimâ nefsine muhâlefet üzere ol. Halkın çevrini, nefs mücâhedesi addedip tahammül eyle ki rûhun kuvvet bulsun, mânen terakki edesin. Bu âlem fânidir; bakası Hakk'ın rızâsıdır. Onu tahsile ça­lış. Yâr-ı Kadîmim, Elest'te nedimim Osmanımı hiç bir veçhile üzme. Ismâilim, dünyâya geldin geleli, bir günün bir güne benzediğini gördün mü? Demek oluyor ki mâr

Beni Dinleyen Yok Ama

Bir gün Dost, yakınları ile bir arada iken: "Bir şey söyle de dinleyelim," teklifinde bulunmuş, o da gene, alaya alınmaktan bizar: "Efendim, herkes bana gülüyor," deyince: "Sen söyle oğlum, onlar değil, ben dinliyorum," diyerek etrâfın hareketini tasvip etmediğini ihsas etmişti. Dost/Sâmiha AYVERDİ

Sen Kendini Affettin mi?

Amca torunu hanımefendi devam ediyor: Artık büyümüştüm. Ammâ gene bir hastalıktan kalktığım için, mektepte sene kaybetmiştim. Bu yüz­den de, iki sınıfın imtihânını vermeğe kararlı bulunu­yordum. Halbuki Büyüğüm, sıhhatimi düşünerek, bu fikrimi pek beğenmedi ise de, ben kararımdan cayma­dım. Lâkin bu defâ da zâtürreye tutuldum ve tabiî ki düşüncem tatbik edilemedi. Zaman geçti, gene iyileş­tim. Fakat içimde bir azap vardı. Sağlığımı düşünen Büyüğümü dinlememiştim. Af dilemeğe karar verdim, ve diledim. Beni dinledikten sonra, tek cevâbı: "Sen kendini affettin mi?" demek oldu. Artık genç kızlık çağından, evlilik devresine gir­miştim. Kocam subaydı. Tâyin olduğumuz yerlere berâberce gidiyorduk. Ammâ her sene, yaz mevsimin­de İstanbul'a geliyordum. Bir seferinde avdet zamânım gelmiş, vedâ ediyor­dum ki ağzımdan, şükürsüzlüğe kaçan ve pek hoş ol­mayan bir söz çıktı. O zaman Büyüğüm: "Sen kızını sever misin?" dedi. "Evet Efendim!" dedim. Tekrar: 'Bir hat

Yalan

Dost, pencereden bakıyordu: "Size bir yalan... Ayşe Hanım geliyor!" dedi. Herkes pencereye giderek baktı. "Size bir yalan... dediğim hâlde, gene baktı­nız! İşte dünyâ da böyle. Yalan olduğu biline bili­ne kanılıyor!" Dost/Sâmiha AYVERDİ

Bağışlama

"Sayısız günahlarımızı affeden Allâh’ın bir kulu olarak, neden bir suçu bağışlamayayım?" demekle, etrâfının muhtemel itirazlarını önlemişti. Dost'a dost olamamış ve ona maddî mânevi zararı dokunmuş bir başka kimse de vardı. "Bu adam hakkında, kalbimde en ufak bir in­cinme yok... Yapan Hak. Başka fâil mevcut değil. O, Hakk'ın emrinde bir vâsıtadan ibâret. Vaktiyle bize küçük bir iyiliği dokunmuştu. Ancak o iyiliğin yâdından başka bir şey düşüne­miyorum ve selâmete ermesini, hayırlar bulma­sını temenni ediyorum." Dost/Sâmiha AYVERDİ

Aldatma

Odadaki kediyi dışarı çıkarmak için kapı önüne gidip, sanki elinde, verilecek bir yiyecek varmış gibi: Pisi pisi... diye hayvancağızı çağıran kimseyi şöyle ikâz ettiler: "Elinde verilecek bir şey varsa çağır. Yoksa, varmış gibi yapıp aldatma!" Değil insanların, hiç bir mahlûkun aldatılmasına tahammülü olmayan Dost, sahtekârlığa ve yalana, en basit hâllerde dahî tahammülü olmadığını her vesîle ile göstermekten geri kalmamıştır. Dost/Sâmiha AYVERDİ

Kimler

Kendileri için doğmamış kendileri için yaşamamış bu uluları, ne yazık ki, bugün körebe şaşkınlığı içine düşmüş dünyâ, farketmeyecek bir gaflet içindedir. Kim bilir, daha ne kadar zaman kollayıp aramayı da düşünemeyecektir. Hâlbuki yaradılış âlemi içinde tecellîleri eksiksiz olan Allah, evliyâsını eksik eder mi? Yeter ki kütle uyansın ve gene bu merkezlerin etraflarında kurtulu­şunu aramak ihtiyâcını duysun? Arayıcı olan, elbette bir gün bulucu da olur. Dost/Sâmiha AYVERDİ