Kayıtlar

Düşünmek

  “Aynı ülkede doğmuş, aynı ninnilerle büyümüş, aynı Tanrılara inanmışlardı. Biri Doğu’da kaldı, öteki Batı’ya göçtü. İki bin yıl birbirlerinden habersiz yaşadılar. Kardeş olduklarını unutmuşlardı. Gururun ördüğü duvarlar vardı aralarında” Cemil Meriç   “Düşünceye yasak bölge tayin edildiği andan itibaren düşünmek yoktur, bir düşüncenin esareti altına girmek vardır. Batı bütün fetihlerini entelektüel manadaki liberalizmine borçludur... Düşünmek evvela düşünenlerin düşünceleri üzerine düşünmek, sonra da onların tesirinden kurtulmaktır” Cemil Meriç

Mevlâna’ya göre; DİN, İMAN VE KÜFÜR

Aşağı Doğru Okuma Şefik CAN Bilindiği gibi, milyarlarca insanı barındıran şu dünyada çeşitli dinler, çeşitli mezhepler vardır. Bütün dünyada şu gök kubbesi altında camiler kiliseler, havralar, pagodlar bulunmaktadır. Gerçekten de Hz. Adem'den başlayarak tarihin en eski devirlerinden günümüze kadar gelen çeşit çeşit renkte insanlar, çeşitli milletler, sayısız mabetlerde ibadet etmişler, sayısız tapınaklarda kendi yaptıkları putlara tapmışlardır. Bu bir hakikattir ki, insanların yaradılışlarında inanmak ihtiyacı vardır. İnanmayan insan, içinde bir boşluk duyacaktir. Tevfik Fikret, dini inancını kaybettikten sonra, inanmak ihtiyacını çok iyi hissetmiş de: " Bütün boşluk, zemin boş, asuman boş, kalbi vicdan boş. Tutunmak isterim bir nokta yok pîş-i nigâhimda " diye sızlanmıştı. Mehmet Akif merhum da: " İmansız olan paslı yürek sine de yüktür " demişti. Günümüzde insanlar ne kadar maddeye yönelmiş olursa olsunlar, dini inançlardan kendilerini

Tüm Dua

Resim

Hal Böyle

Sevdam Canlar canı… sayende can bulduk, gönül gözümüze seyrü sülük göründü. Sevdamın hayali Kâbe’yi yedi kez tavaf etmekten daha hayırlıdır, onunla geçen vakit de sevgiside sonsuz değerlidir. Bir öpebilsem onun eşiğini maneviyat servetinden bir dirhem düşse payıma. Düştü düşeli aşkı içime bana daha ne lazım…  Ah sevdam ah… Arif olan bilir,   Hallacı Mansur şöyle söylemiş ,   “cehennem acı çektiğimiz yer değil acı çektiğimizi kimsenin görmediği yerdir” Sevdam bu yol dikenli yol imiş, neden söylemedin...Bir bilseydim girmezdim,  geriye dönmek yok, bir de haram ve yasakmış… Sevdam gündüz vakti meşaleyi gösterip ve tutuşturduğunuzda anladım.  Bu delilik demiştim, yine de ardından aldım meşaleyi aldım elime. O ne ki, demeden, her yer karanlık oldu. Meşale rüyaların en güzel görünenini bozdu. Hayaller silindi. Ahh sevdam… Gece uykularım öldü, gündüz uykusuzluklarım can çekiştiği yer oldu. Hakk mı yakıyor, yoksa meşale.. Ben düşe kaldım, gönül acıma Canım sev

GELECEK KADIN MI? /Lynne SEGAL

Bu kitabı yazmak isteyişimin nedeni, seksenli yıllarda feminizmin kamuoyunda beliren çehresinden duyduğum rahatsızlıktı. En kolay ele geçirilebilen günümüz feminist yazınında kadınlara özgü ayrı ve özel bir bilgi, düşünce ve ahlak anlayışı, cinsellik ve duygusallık sözkonusu edilmektedir. "Erkek kültürü"ne, "erkek otoritesi"ne, "genelgeçer düşünce çizgisi"ne, kısaca erkeklerin dünyasına temelden karşıt bir çeşit ayrı bir "kadın dünyası" yaratılmıştır.  Bu kitabın ana teması ise, tam tersine, kadınlar ve erkekler konusundaki böylesi kutuplaşmış düşüncelerin yetersizliğidir. Yaygın feminist düşüncede görülen, cinslerarasındaki doğal ya da ruhbilimsel ayrımın belirtilmesi tavrına geri dönüşün nedenlerini kavrayabilmek için son on yılda feministleri en çok uğraştıran konuları gözden geçirip bununla ilgili kitaplar okudum (İngiltere’de en kolay bulunan ve en etkili olan İngiliz ve Kuzey Amerikan yazını üzerinde durdum). Son on yıl, kadın