Beni Kaybetme
| |
O gün delikanlı evden çıkarken, sevgilisini her zamankinden daha mahzun, daha içli bıraktığının farkında idi.. Kendisi de ondan daha az üzgün değildi. Sokağa çıkıp, düşünceli ve kararsız bir kaç adımdan sonra, içine çöken dayanılmaz bir ayrılık acısı, onu geri çevirdi.
Artık neşeli idi. Çünkü geri dönüyordu. İçeri girdiği zaman kız hep bıraktığı yerde, bir gülibrişim ağacının çiçekleri gibi tel te] parlayan saçları, hep aynı yastığın üstünde idi. Yalnız az evvel kuru olan kirpiklerinin ucunda, soluk sabah yıldızları gibi. küçük damlalar parlıyordu.
Delikanlının neşeli patırdısı, onu şaşkın bir teheyyücle [heyecanlanma, coşma. ] yerinden kaldırmıştı. Fakat genç adam, boynuna dolanan sıcak çemberi çözmüş, ona soruyordu:
— Kayıp kayıp neyin kayıp?
Kız hep şaşkın, hep heyecanlı, hep tereddütlü idi. Zeki ve kavrayışlı başında kısa bir düşünce üzüntüsü dolaşarak saymaya başladı:
— Yüksüğüm!
— Değil!
— Mendilim!
— Değil!
— Tarağım, iğnem!
— Değil, değil işte!
Şimdi, sorma sırası kıza gelmiş gibi, gözlerinin son nemini eliyle kurularken :
Nedir öyle ise sen söyle! dedi.
Delikanlı muzafferdi :
— Ben! diye bağırdı. Az evvel beni kaybetmemiş miydin, işte sana onu getirdim.
Yusufcuk /Sâmiha AYVERDİ
« Prev Post
Next Post »
Yorumlar
Yorum Gönder