Kayıtlar

Kıskanç mısınız?

Yemin ederim, bilmeden üst üste aldatılmak, Aldatıldığından kuşkulanmaktan çok daha iyi. Shakespeare, Othello Sen gaddar, gaddar kıskançlık. Sen aklım daki zorba. John Dryden, Kıskançlık Şarkısı Kıskançlığı neyin başlattığı ve nasıl yaşandığı sorulduğunda, insanlar arasında bir anlaşma varmış gibi, şaşırtıcı bir şekilde, bazıları bunun bir kişilik özelliği olduğunu ve yapabilecekleri pek bir şey bulunmadığını belirtirlerken, diğerleri bunu bir durumun içinde değerlendiriyor ve yapabilecekleri birçok şey olduğunu açıklıyorlar. Tabii ki, bazı kişilerin, aksi takdirde kabul edilemeyecek davranışları açıklaması açısından, kıskançlığı bir kişilik özelliği olarak görmeleri mümkündür. Cinsel kıskançlık kültürümüzde kızgınlığın zemini olarak kabul edilmektedir. “Kıskançlık duymak” düşmanca, acı ve hattâ şiddet hareketlerinin açıklaması ve özürü olmaktadır. Kıskançlığı geçerli gösteren açıklamalar olmasaydı, bu hareketler şidddetli patoloji ve deliliğin belirtileri olarak görülürdü (

Üsteleyici Hasta

Demanding Patient Erol Ozmen*, Erol Ozan Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı   ÖZET Doktorlar günlük uygulamalarında zor hasta olarak nitelendirdikleri çok sayıda hasta ile karşılaşmaktadırlar. Hekimlerin zor hasta olarak nitelendirdikleri bu hastaları sınıflandırma konusunda belli bir görüş birliği bulunmamaktadır. Ancak bazı işlem ve incelemeleri yapması ya da yaptırması için doktorları zorlayan ‘ısrara’, ‘talepkâr ’ ya da ‘üsteleyici’ hastaları bir grup olarak ele almak mümkün gibi görünmektedir. Bu yazıda bu hastalar ‘üsteleyici hasta’ başlığı altında ele alınmaktadır. Üsteleyici davranışta doktorun açıklamalarına karşın hastanın ısrarcı olması, inanmaz bir yaklaşım göstermesi, her türlü açıklamaya karşın isteğini yineleyici bir şekilde gündeme getirmesi ve zorlayıcı bir yaklaşım içinde olması söz konusudur. Üsteleyici davranışlar çok değişik nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Üsteleyici davranışın ortaya çıkmasında en belirleyi

Tomarlar Gibi

Hayırlı Günler Sevdam! Sonsuzlukla sözlerime başlıyorum. Seni özlerdim, ama bu seferki yaşadığım hal bir başka. Sabahım akşamım, günüm gecem, hayatım. Sen, günümde güneş, gecemde ay, ömrümde tanrı gibi. Varlığımın en paha biçilmez hazinesi…şükürler olsun ki seninleyim. Ne güzel bir şey, bir kalbin peşinde olmak. Ve o kalbin sahibinin de sen olman var ya, Canımsın. Seni çok seviyorum ve beni de senden dolayı Rabbimde çok seviyor kesin. Evet seviyor olmalı, yoksa seni bana vermezdi. Çünkü eşsizsin. Biliyor musun, ben üzülmekten başka bir şey başaramazdım. Ama pembe rüyam şimdi seninle o kadar çok gülümsüyorum ki…aklıma gelen cümlelerini hatırladıkça, gün içinde, kendimi gülümserken buluyorum.. Bir tanem, sana ruh ikizim demek yanlış olur,. Biz tek ruhtan yaratılmışız…doğrusu da bu olmalı. Ne kadar şanslıyım. Sevincimi kelimelere dökemiyorum…bunu yaşamayan bilemez. İnan ki, bazen insanlara acıyorum bu hali hiç yaşayamacaklar. Çünkü onlar için sen yoksun, eşsizsin ve bir de se

Geç Gelen Mektup

Canımın İçi Sevgilim! Nasılsın? Gönderdiğin şarkıların yankısı, üzgün gecelerimde beni daha çok sessizleştiriyor. Birde görseydin yanaklarımdaki gözyaşlarımı, sende beraber akayım derdin. Hala bendeki iyileşmeyen yaramdan kan sızmakta… Aynanın karşısında duruyor…gözlerime bakıyorum. Sevdiğim gözlerim seni bir kez görmüştü. Çünkü elim değmedi ki tenine sıcaklığını hissedeyim. Öpüşemedim ki dudaklarının lezzetini alayım veya sarılmadım ki boynundaki enfes içi eriten kokuna değmiş olayım. Bunları bilemediğimden onlar hakkında çok söz söyleyemiyorum. Ama gözlerime teşekkür ederim benim sana olan tek bağım. Resim göndermişsin kırmızı elbisen içindeki bedenin ruhlar alemini bile kıskandıracak beyazlıkta idi… Sen aslında buğday tenli olmalıydın ancak bembeyazdın. Sana bakan ben..kendime ah ediyorum, bir duysaydın. Gözlerime teşekkür etmem mi, tek görebildiğim ve tatlı sevgine beni kavuşturdu. Yıllarımı mahkum eden… yadellerde acılar içinde daaynma gücü veren. Hülyalım inan

Ben Fena Biri Değilim

25 Mart 1935 Mektubunu aldım. "Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!" diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma... Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan sonra ne diye kederli ve üzüntülü şeyler yazalım... İkimiz de yalnız neşeden ibaret mektuplar yazmalıyız. Mektubundaki "Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm" cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin... İçim şimdiden İstanbul'a gelmek, seni görmek iştiyakıyla dolu... Şiir kitabının sonlarındaki yazıları kıskanma. Hiçbir zaman dolmamış olan boş gönlümün sesleridir onlar. Sen benim bütün kafamı ve ruhumu doldurduğun zaman bak neler yazacağım. Sana bu mektupla beraber bir şiir gönderiyorum. Bu şiir bütün mazim ile alakamı kestiğime alâmettir. Yeni bir ha

Eş Bu Eş

Azraile hediye edilen can için söylence “göz açıp gördüğüm, gönül verip sevdiğim, kahramanım! tatlı dil verip öpüştüğüm bir yastıkta baş koyup seviştiğim! karşı yatan kara dağları, senden sonra ben neylerim? yaylar olsam benim mezarım olsun! soğuk soğuk sularını içer olsam benim kanım olsun! altını akçanı harcar olsam, benim kefenim olsun! tavla tavla şahbaz atlarını, biner olsam benim tabutum olsun! senden sonra bir kahramanı, sevip varsam birlikte yatarsam, ala yılan olup beni soksun! benim canım senin canına kurban olsun!”

Ben Hüseyindenim

https://youtu.be/i071sPFFAVs

Beni Sevdiğini Biliyorum

nasıl yol almakta yıldırım aşkım …beynimin kıvrımları arasında arzularımda… … tenini tenimde hissetmek sana susamak başkalarına duymadığımı sende bulmak yaklaşmama izin verdin … yoksa…korkular benliğimi sarıyordu ben seni insanüstü görmemi… göz ardı etme güneş oldun hayatıma sıradan şeyler gibi olabilirim ama yüreğinde yan yana durabilirim ağır bir zincir gibi taşıyordum bir ömür boynumda uzaktan aşkımın acısını hatıralarımı ve coşkularımı sensizliğini öyle kötü hissediyordum ki kalem, kağıt ve hayalinle yapayalnız son çare ölümü bekliyordum nasıl acı çekiyordum aramızda ne çok engeller var diye içtenliğimle bu sensin.. bu benim boyun eğişimi hisseder mi diyordum arada bir görüşürdük içime sızıp benliğimi sarsıyordun bir bilsen en çok ayaklarıma üzülüyordum senin yanına getiremiyorlar diye beni hayalim küçük kaldı razıydım kapına gelip yüzümü koyup uyusaydım yaşadığım uzaktan acıma rağmen yollarda izin vardır diye yavaş yavaş yürüyorum uykusuz gece

Aynadan korkma, şeffaf ol

“Hayatına giren her insan senden parçalar taşır.” Hayatına aldığın, sonradan hayal kırıklığı yaşadığın insanlar için kendine kızman seni iyileştirmez. Bunun farkında olmuyor çoğu insan. Sevgilisine, kocasına, ekip gidene kızarken aslında kendine kızıyor. O insanı hayatına aldığı için, ona inandığı için, onun için bir şeyler yaptığı, kendinden verdiği için kızıyor kendine. Hayatında olana ya da çekip gidene diyemediklerinin acısını kendinden çıkarıyor. Sadece aşkta, ilişkilerde değil, hiçbir eylemin için, geçmişte kalan hiçbir saniyen iyin pişmanlık duyma, zaman onu yapacak olandın ve yaptın. Yıllarca kızgınlığını, öfkesini ilk günkü gibi saklayan insanlar tanıyorum. Çünkü hâlâ içlerinde tuttukları şeyler var, defter hâlâ açık. Yüzüne karşı söylemek istediklerini söyleyemediği, tepkisini gösteremediği için boşaltamadıkları ağırlık yapıyor. Tutma, içinde tutma... Ne beraberken ne de ayrılırken... Hiçbir zaman... İçinde kalanlar seni dışardan gelenlerden daha güçlü yakıyor. Arkadaşlar biz

Lütfen Yardım Edin Kendinize

Her 6 Amerikalı kadından %1’i  tecavüze teşebbüs ya da tecavüz mağdurudur. Tecavüzlerin % 77’si tanıdık bir kişi tarafından gerçekleştirilirken bunların sadece % 2’si ihbar ediliyor. (% 14,8’i tecavüz, % 2,8’si tecavüze teşebbüs mağduru tarafından.) 17.7 milyon Amerikalı kadın, tecavüze teşebbüs ya da tecavüz kurbanı.  Kurbanların % 31'inde Tecavüz Kaynaklı Travma Sonrası Stres Bozukluğu'nun bir türü gelişiyor. (1992, Suç Mağdurları Ulusal Merkezi ve Suç Mağdurları Araştırma ve Tedavi Merkezi.) Buradaki rakamlara sadece Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ‘ihbar edilmiş’ vakalar esas alınarak ulaşılmıştır. İhbar edilmemiş, bahsi geçmemiş ve ‘hiç söylenmemiş’ vakaların sayısı burada yazılanlardan çok çok daha fazladır. Eğer siz de bunun gibi veya bundan daha kötü bir deneyim yaşadıysanız, yalnız olmadığınızı bilin. Bu sizin suçunuz değildi. Lütfen ihbar edin. Mümkünse bu konuda konuşun. Ailenize, rehberlik öğretmenine veya size yardım edebilecek güvenilir bir arkadaşa başınıza gel

İbrahim Suresi 14- 8. Ayet

وَقَالَ مُوسٰٓى اِنْ تَكْفُرُٓوا اَنْتُمْ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًاۙ فَاِنَّ اللّٰهَ لَغَنِيٌّ حَم۪يدٌ Türkçe Transcript Vekâle mûsâ in tekfurû entum vemen fî-l-ardi cemî’an fe-inna(A)llâhe leġaniyyun hamîd(un) Mûsâ: “Eğer siz ve sizinle birlikte, yeryüzündeki akıllı ve sorumlu varlıkların hepsi, nankörlük edip Allah'ı ve nimetlerini tanımazlıktan gelerek inkârda ısrar etseniz dahi, Allaha zarar veremezsiniz. Bilin ki, Allah gerçekten kimseye muhtaç olmayacak kadar zengindir, hamdedilmeye, övgüye, şükre lâyıktır” dedi.*

Izdırabım Aşka

"İnsanlığın iradesi ızdırabın eseridir, dedik. Izdırap bizi kâinatta ufak bir parça olmaktan çıkararak kâinatın bütünü haline koyuyor: Buna aşk diyoruz. Izdırabımız aşkın eseri değil, aşk sonsuz ızdırabımızın çocuğudur; onun kendine bir mevzu bulmasıdır; varlıklardan birine bağlanarak kendindeki aşkın denize bir sükûn, muvakkat bir istirahat aramasıdır. Filozof Paliard'ın dediği gibi, "zenginliğin ve şöhretin âşıkları vardır, ilmin aşıkları, güzelliğin aşıkları vardır, bir de aşkın aşıkları vardır. Ve hepsinde gördüğümüz, onları pençesinde tutan mütehakim hayallerinden başka her şeye karşı bir-,kayıtsızlık, bir anlayışsızlık, bir asabiyet". Aşk içinde ızdırabımızın bağlandığı varlıklar birer birer kutsallık kazanırlar. İradesi,. ızdırabı olmayan insanın gözünde birer tahlil ile hiçe indirilebilen varlıklar aşk içinde mukaddesâda yol olurlar ve kalbimizi, çırpınarak secdeye vardığı büyük huzura çıkarırlar. Fikir ve zekânın metodları ile, ilim yoluyla akl

Seçki

“İyi insan olmak istersek en evvel fena insan olduğumu­za inanmalıyız!” "Alemi seninle gördüğüm halde seni görmeyeyim? Bu, bana layık mı? Seni arayan ben değilim. Kim olduğunu yazık ki anlamıyorsun? Gönlümün içindeki ve dışımdaki hep odur. Tenimdeki can, damar ve kan hep odur. Orada küfür ve iman nasıl yer edebilir ki vücudum misalsizdir; misal ise yine odur." 'Dünyayı seninle, gördüğüm halde seni görmeyeyim? Bu bana layık mıdır?' " O Hak âşığı... O senin mi önünde eğildi sanıyorsun? Sana mı teşekkür etti? Sen vesile oldun, Hakk'a secde etti. "'Kün' diyen de biziz 'feyekun' da! " "Ol" diyende "olanda" biziz. "Sevgilim! ayaklarına yüz sürüp güzelliğini göklere çıkaran ben bir âşığım, Allah'ın divanesiyim; sen de canımın canı, ruhumun içisin” "Gönül Allah'ın kabesidir, bu kabeyi çul ve çuvalla örtmek hürmetsizlik olur. Suretin sirete uymasında mahzur değil, fayda vardır. Cenabı Hakk&#

En Büyük Teselli Aldanmak Değildir. Sevildiğini Bilmektir

"Yakında ayrılıp gideceğim şu dünya yüzündeki hayatımın muhasebesini yaptığım zaman ömrümü nasıl heder ettiğimi anladım. Elimde, avcumda, ruhumda kalan yalnız sizsiniz! Bütün ziyanları tazmin eden bir siz! Size evvela coşkunca, delicesine, sonra tam bir saffet ve şefkatle bağlandım. Böyle bir muhabbeti ne kadar yaşasanız bir daha kimseden görmenize imkan olmadığına eminim. Başka birine de müyesser olamaz. Onun içindir ki fena bir hatıra kalmasına razı değilim. Beni anmayabilirsiniz; fakat şayet anarsanız tiksinerek değil, mazur görerek, hatta mümkünse merhamet duyarak anınız." Sevildiğini bilen bir kadın, kendisini seven bir ifrit bile olsa o erkeği ömrünce gönlünden atamaz, muhabbetini unutamaz. Hayatta ne koca, ne çocuk, ne servet, hiçbir şeyi bulunmasa yine de karşılıksız  mukabelesiz aşkı yine beni teselli etmeye yeter. En büyük teselli aldanmak değildir. Sevildiğini bilmektir. "

Tek Put

'Taptığım bir tek put kaldı, ötekileri kırıp attım' 'kafir oldun, tövbe et! ' 'Bizde mutlak küfüre, kafirliğe imkan yoktur. Her neye olursa olsun tapan, ibadet eden kimse Hakk'a ibadet etmiş, inanmış olur'

Fino Köpeği İle Eşek

Adamcağızın birinin bir fino köpeği ile bir de merkebi varmış. Efendinin bahçede oturduğu bir gün, köpek sâhibinin kucağına çıkmış, cilveler yapmış. Efendi de onu okşayıp sevmiş. Bu hâli gören eşek, köpekten özenerek, gelip iki ayağını efendinin omuzlarına dayamış. Tabiî efendi de hem korku hem de hiddetten, bir sopa bulup eşeği ahıra kovalamış." Mecliste: Ne yapsın, o da sevilmek istemiş... tarzında sözler söylendi. -        "Sevilsin ama... finonun sevildiği gibi değil... haddini bilmeyenin haddini ne'çâre ki sopa ile bildirirler."