Kayıtlar

Ah ile Oh

İsteseler de istemeseler de canlıların nefislerindeki zikir, alıp verdikleri nefeslerdir. Çıkan ve giren her solukta Allah Teâlâ’nın ismi vardır. Bu da “he” sesidir. Çıkan “he” nin kaynağı kalptir, inen “he” nin kaynağı ise Arştır. “Hû” kelimesindeki vav ise ruhun ismidir. Şeyhlerden biri müridlerine şöyle demişti:  “Size bir belâ ve musîbet geldiği zaman sakın oh! Demeyin. Çünkü bu şeytanın ismidir. Çünkü hı’nın çıkış yeri kalp dediğiniz kurb makâmından uzaktır. ”Âh” deyin. Bu Allâh’ın ismidir. “vah”, “vah” da böyledir. Çünkü bu, “Hû”nun ters dönmüş şeklidir. Nefis rahatı bulunca istirahat eder, keyiflenir ve: “Oh!” der, yan gelip yatar. Çünkü şeytanın sevgilisi ve dostu bu kelimedir. Kadehleri kardeşinin ve dostunun ismi ile yudumlar. Kendisine musibet ve belâ oku isabet edince yine oh der. Hâlbuki nefs-i mutmainne ise bilakis darda kaldığı zaman “Allâh, Allâh”der. Bu isim, yani “ha”, İsm-i Âzam’a bitişecek kadar bir noktaya ulaşır. İsm-i Âzam’ın başlangıcı da Allâh’tandır. Çünkü All

Heves Kalmıyor İnsanda

Allâh’a yönelen sûfi’de arzulanan sadece Allâh’tır. Bu konuda Cüneyd-i Bağdadî şöyle diyor: “Bir sıddık binlerce sene Allâh’a yönelip teveccüh etse, bir an için de O’ndan yüz çevirse kaybettiği kazandığından daha büyüktür”. Sıddık burada mutlak ârif anlamındadır. Bu makama ulaşan kimse için Allâh’tan yüz çevirmek mümkün değildir. Onun için bu cümle bir faraziye üzerine kurulmuştur.51 Kaynak: Mustafa Kara, Tasavvufî Hayat, Dergâh yay., İstanbul, 1996, s. 63

Cengiz Han Allah Adamıydı

Necmeddîn-i Kübrâ vatan sevgisiyle doludur. O hiçbir zaman çok sevdiği vatanı Hârizm’i unutmamıştır, kendi halkı ile yaşamak ve onlar içinde marifet nurunu dağıtma duyguları onun kendi vatanına geri dönmesine sebep olmuştur. Hayatının son anlarında Türkistan’da beklenmedik olaylar cereyan etmeye başlamıştır. Moğolların baskını bütün milletlerin hayatını tehlikeye sokmuş, Necmeddîn-i Kübrâ Urgenç müdafaasına katılıp, 618 hicri (1226 miladi) yıl Cumadil-evvel ayının 10. günü şehit düşmüştür. Cengizhan Necmeddîn-i Kübrâ’ya adam gönderip, Hârizm’e baskın yapma niyeti olduğu için şeyhin orayı terk etmesini rica eder. Şeyh ise, ben 76 yıllık hayatın acı tatlı anlarını Hârizmliler ile geçirdim, şimdi kötü zamanda onları bırakıp gitmek namertlik olur, diye cevap gönderir. Şeyh Necmeddîn-i Kübrâ düşmana karşı koyup savaş meydanında şehit düşer.

Ben Seviyorum Seni

Zünûn Mısrî (öl. 245/895): “Ahlâkında, fiil ve hareketlerinde Allah Teâlâ’nın habîbinin sünnetine uyan kimse, Hakk’a olan sevgisini isbat etmiş olur” Kuşeyrî,   s. 55.

Kavuşmak Arzusu

Ebû Musa’dan ( radiya'llâhü anh) rivayet edildiğine göre Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’a kavuşmayı arzu ederse, Allah da o kimseye kavuşmayı arzu eder. Kim de Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da o kimseye kavuşmaktan hoşlanmaz.”  Buhârî, Rikâk, 41, no. 6507.

Jacques de Vaucanson ve Robotları

Resim
Prometheus'a bir rakip olan Vaucanson, arayışı içindeki cennetsel yangınları canlandırmak için çalıyor gibiydi.  Voltaire Jacques de Vaucanson (1709-1782), dünyanın ilk gerçek robotlarını yaratmanın yanı sıra, ilk tamamen otomatik tezgâhı yaratmasıyla tanınan, dahice bir Fransız mühendis ve mucit. Fransa'nın Grenoble kasabasındaki Jacque Vaucanson (partikül  de  1746'da,  Académie des Sciences'a  üye olunurken) adına doğdu . Fakir bir eldiven üreticisinin onuncu çocuğuydu. Küçük bir çocuk olarak Jacques, mahalle sakinlerinin saatlerini ve saat mekanizmalarını sabitleyerek, bir saat ve dini ofislerin birkaçını çoğaltan küçük bir otomat-rahip inşa ederek yeteneğini çabucak ortaya koydu. Bu nedenle ailesi başlangıçta Jacques’in saatçi olmasını istedi, ancak 1715’te onu Grenoble’daki Cizvit okuluna gitmeye zorlandı (şimdi Lycée Stendhal). 1725'te Vaucanson emir aldı ve Lyon'daki  Les Ordre des  Minimes'a katıldı . Vaucanson için bu dönemden ilginç bir efsane var

Kıskanç mısınız?

Yemin ederim, bilmeden üst üste aldatılmak, Aldatıldığından kuşkulanmaktan çok daha iyi. Shakespeare, Othello Sen gaddar, gaddar kıskançlık. Sen aklım daki zorba. John Dryden, Kıskançlık Şarkısı Kıskançlığı neyin başlattığı ve nasıl yaşandığı sorulduğunda, insanlar arasında bir anlaşma varmış gibi, şaşırtıcı bir şekilde, bazıları bunun bir kişilik özelliği olduğunu ve yapabilecekleri pek bir şey bulunmadığını belirtirlerken, diğerleri bunu bir durumun içinde değerlendiriyor ve yapabilecekleri birçok şey olduğunu açıklıyorlar. Tabii ki, bazı kişilerin, aksi takdirde kabul edilemeyecek davranışları açıklaması açısından, kıskançlığı bir kişilik özelliği olarak görmeleri mümkündür. Cinsel kıskançlık kültürümüzde kızgınlığın zemini olarak kabul edilmektedir. “Kıskançlık duymak” düşmanca, acı ve hattâ şiddet hareketlerinin açıklaması ve özürü olmaktadır. Kıskançlığı geçerli gösteren açıklamalar olmasaydı, bu hareketler şidddetli patoloji ve deliliğin belirtileri olarak görülürdü (

KÜSMEK

Küsmek nedir bilir misin? Küsmek dürüstlüktür. Çocukçadır ve ondan dolayı saflıktır. Yalansızlıktır. Küsmek seni seviyorum’dur.. Vazgeçememektir. Beni anlatır küsmek, Kızdım amma hala buradayımdır, gitmiyorumdur. Gidemiyorumdur. Küsmek; nazlanmaktır, yakın bulmaktır. Benim için değerlisindir. Küsmek; sevdiğini söyle demektir. Hadi anla demektir… Küsmek; umuttur, acabaları bitirmektir. Emin olmaktır… Yani diyeceğim o ki: Ben sana küstüm. (Nazım Hikmet)

Kelimeler Susar İçim Susmaz

güzelliğinle âleme sığmazken nasıl kucak açarım bu hâlimle sana ben. ben senden yüz dönmem… mümkün mü olmaz ki… senden gelene katlanmak iyi aslında senden de değil kaderden ben yüz çevirmem, sana kavuşamasam da katlanmak en iyisi ben kalemde ve kelâm gizlenmek istiyorum okuyunca dudağına yazınca harflerle kavuşmuşum sana...diyorum. ağladım...umarım kabul edersen göz yaşımın su damlasını inci yap … kutuna sakla belki lens yerine takarsın olur mu olmaz mı bilmem ama yine diyorum ya ölmek en benim için tek çare kelimeler sustu deme içim hiç susmaz sana

Kalemdeki Sevgilim Duy Halimi

Secdem Böyle Vaktin Sultanına (medde zılluhu: Gölgesi-adâletî uzun olsun) Bismillahirrahmanirrahîm: Elhamdu lillah-il-aliyy-il-a’lâ vessalâtü vesselâmü aJâ resülihi Muhammedin-il-Mustafa hayril-verâ Kabe Kavseynî ev ednâ ve alâ âlihil-bereretit-tüka. Onun eshabı, makâmat ve derecât sâhîbleridir. Resûlullah (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) buyurdu: “Kulun Allahu teâlâya en sevgili hâli, Allahu teâlânın onu secde halinde yüzünü topraklara sürmüş vaziyette görmesidir.” Yine hadîste geldi. "Namazda secde eden, Allahu teâlânın iki ayağı üzerine secde etmiş olur. O hâlde secde edin, isteyerek edin ve Allahu teâladan isteyin.” Yine hadîste geldi. “Kul secde edince, secdesi alnı altındaki yeri, yedinci kata kadar temiz eder.” Yine buyuruldu. “Bir noksan getirmeden tevazu edene, dilenmeden nefsini aşağı tutana, biriktirdiği malını günâh olmayan yerlere verene, düşkün ve fakirlere acıyana, fakîrle de hikmet ehli ile de birlikte olana, ilmi ile amel edene, malı

HİSTORİA DE UN AMOR (BİR AŞK HİKAYESİ)

Eşi benzeri olmayan BİR AŞK HİKAYESİ… Artık yanımda değilsin tatlım Ve ruhumda sadece yalnızlık kaldı Artık seni göremiyorsam Tanrı neden seni daha fazla acı çekmek için Tanrı seni sevmemi sağlasın? Her zaman varlığımın sebebi sensin Sana tapmak benim için dini bir görevdi Öpücüklerinde bulabilirim Sevgi ve tutkunun sağladığı sıcaklık Bu kesin bir aşk hikayesi Aynı olan başka bir şey yok Beni fark etmemi sağladı iyi ve kötü olan her şey Hayatımı aydınlatan her şey Sadece tekrar karanlıkta bırakmak Ah! Böyle karanlık bir hayat Senin aşkın olmadan hayatta kalamam Her zaman varlığımın sebebi sensin Sana tapmak benim için dini bir görevdi Öpücüklerinde bulabilirim Sevgi ve tutkunun sağladığı sıcaklık Bu kesin bir aşk hikayesi Aynı olan başka bir şey yok Beni fark etmemi sağladı iyi ve kötü olan her şey Hayatımı aydınlatan her şey Sadece tekrar karanlıkta bırakmak Ah! Böyle karanlık bir hayat Senin aşkın olmadan hayatta kalamam Her zaman benim varoluşumun sebebi sensin Sana inanmak benim iç

Aşkın Neresinde

Küçükken neden biran önce büyümek ister ki insan. Büyürken  acıların da büyüyeceğini hiç düşünmez. Oysa ki hayat öyle zor sınavlarla doludur ki büyüdükçe sınavlarında zorlaşır. Hele ki yaşadığın hayatın gidişatı hep ummadığın şeyler çıkarırsa karşına. Küçükken âşık olmak nedir bilmezken veya anlamazken dahası aşk kelimesini kullanmak bile utanç kaynağı olmuştur hepimize. Hiç unutmam çocukluğumda TRT de aşk gemisi adında bir dizi vardı. Bu akşam televizyonda ne var diye konusu geçince dahi Aşk gemisi var diyemez hep çekinirdik. Sanki bu bir suçtu adını söylemek veya bir günahtı. Bizlere neden aşk kelimesinden dahi utanmak gerektiği hissi verilmişti. Bunun sebebi neydi hep düşünürdüm. Aşk aslında dünyanın en güzel en yaşanası duygusu ancak nedendir bilmem çocukluğumuzdan ve günümüze kadar hep ayıplanacak bir şey gibi algılatılıyor. Yaş  ilerledikçe okuldaki kız veya erkek arkadaşlarımın konuştukları ile mektuplaşmaları bile bana aşkı çağrıştırmazdı. Onlar da bunu hep bir oyun eğlence gib

Bil sen mi... Bilsem mi

ben kimin gölgesi olduğumu bir bilsen, fark etmez, şimdi yaşasam veya ölsem bu ciğer yakan düşüncem bende yıllardır uyku bırakmadı sen ise kimin kucağına düştün, şu an kiminle rüyâ ve hayaldesin ben sözden herşeyden gizlenmek hem ona hem sana kavuşmak istiyorum âb-ı hayât karanlık ormanlarda bulunurmuş senin gözyaşlarını içince bende olan oldu âb-ı hayat nedir ki git… beni bırak… deme gözümü ve gönlümü neyle meşgul ederim hep seni arar, hep seni isterken bir katreyi kıskandım göğsünde akan ter gibi akmak istemem mi her şey bitmiş deyip canımı alıyorsun kabul tamam…damgalanmış kaderimi hayber kaleme kim götürsün… düşündükçe ağrıyor yanım yörem sevgi dolu başıma ağrı düştü… aceb kim derman bulur… sende yok diyorsun benim isteksizliğim, senin muradın olsun anladım bundan sonra hiçbirşey istemem bilirim günah bile işlemeyi değil sen her şeye değersin beni sen yarattın ve resminine benzettin kendine bile değilken şaşırıyorum nazımı, içimdeki bu arzularımı neresine sakladın birer birer çık

Gayretin Bedeli

Birgün dedi ki: Bana müjde ve haber verdiler ki, sen kimin cenâze namazını kılarsan, onu bağışlarım. Yine dedi ki: Birgün kusurlarımı, günâhlarımı, hata ve eksiklikler mi düşünüyor, ağlıyordum. Pişmanlıklar içinde Rabbimden özür diliyor, beni afv etmesini yalvarıyordum. O sırada ilhâm olundu: “Senin günâhların sevaba, kötülüklerin iyiliğe tebdil oldu ” dediler. Birgün dedi ki: Ravda-i mutahharada oturuyordum. Bir de ne göreyim; Resûl-i ekrem (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellenrı) hazırlar ve kemâl-i keremiyle “Ben Allahu teâlâ için seni seviyorum. Seni seven beni sever, yahud ben onu severim” buyurdular. Bu iki sözden birini söylediler ve sonra “Ben onun |Mirzâ’nınj garibliğini ve murâdsızlığını seviyorum’ buyurdular. Kaynak:Mektûbât-ı Ma’sumiyye, trc: Süleyman Kuku, 2017, İstanbul, Cilt III, sh.362, 70. Mektup

Bak Bunu İsteyecekler

Üst Sınıflar Zor “Ey îman edenler, îman ediniz” âyeti ve eserde gelmiş olan duâda; "Yâ Rabbi, senden, ardında küfür olmayan îman istiyorum” buyurulması, sanki bu hakîkî îmana işârettir. Sözün özü, bu ma’rifeti arayıcı, isteyici olmalı ve nereden can burnuna bununla alâkalı bir koku gelirse, onun ardından gitmeli, bu uğurda evi bırakmalıdır. Çoluğa çocuğa akraba ve dostlara veda etmelidir. Çünkü Allahu teâlâ hepsinden daha sevgili ve kıymetlidir. Onun hakkı, bütün haklardan üstün ve ağırdır. Kur’ân-ı kerimdeki: “Ey Habîbim, de ki, eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabalarınız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticâret, hoşlandığınız meskenler, size Allah’dan, Resulünden ve Allah yolunda cihâd etmekten daha sevgili ise, artık, Allah emrini [azabını] getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez” [Tevbe - 24] âyeti bu ma’nâya işârettir. Mahdûmâ; özür ifâdeli sözler ne zamana kadar sürecek. Şevk ateşi, istek

Shawnee Kabilesi Reisi Tecumseh laneti

  160 yıllık bir Kızılderili laneti, sonu sıfır ile biten yıllarda seçilen ABD başkanlarını ‘‘trajik’’ bir şekilde vuruyor. Seçilen başkanlar, çeşitli nedenlerden ya başkanlıklarını yapamıyor ya da yaşamlarını yitiriyorlar. 7 Kasım 2000 seçiminin galibi hálá belli olmazken, bu eski lanetin yine işleyip işlemeyeceği ABD'de büyük bir merak konusu haline geldi. Shawnee Kabilesi Reisi Tecumseh ile merkezi otorite Beyaz Saray arasındaki savaşın başlangıcı 1808 yılına gidiyor. Reis Tecumseh, aynı yıl, Tippecanoe Nehri kıyısında bir Kızılderili köyü kurdu. Amacı, Kızılderili kabileleri arasında birlik yaratmak ve üzerlerine doğru adım adım gelen ortak düşman ''beyaz adam''ı mağlup etmekti. Tecumseh, kurduğu köyü de geleceğin başkenti olarak düşünmüştü. Kızılderililer güçlendikçe Indiana'daki beyazlar giderek rahatsız olmaya başladı. 1811'de, Indiana Valisi William Henry Harrison, düzenli ordusuyla birlikte Kızılderililerin üzerine yürüdü. Tecumseh, adam

Kenny Rogers - Lady

Lady, I'm your knight in shining armor and I love you. Kadınım, Ben parlayan zırh içindeki şövalyenim ve seni seviyorum You have made me what I am and I am yours. Bana ne olduğumu gösterdin ve ben seninim. My love, there's so many ways I want to say I love you. Aşkım, seni seviyorum demeyi istediğim bir çok yol var let me hold you in my arms forever more. Haydi ,Seni sonsuza kadar kollarımda tutayım You have gone and made me such a fool, Gittin ve beni kandırdın I'm so lost in your love. Aşkınla kayboluyorum And oh, we belong together. Ve birbirimize aitiz Won't you believe in my song? şarkıma inanmayacak mısın? Lady, for so many years I thought I'd never find you. Kadınım, yıllar boyunca seni asla bulamayacağımı düşündüm You have come into my life and made me whole. Yaşamıma girdin ve beni tamamladın Forever let me wake to see you each and every morning. Sonsuza dek her sabah seni görmek için uyanayım Let me hear you whisper softly in my ear. Kulağıma hafifce fısıl

Yine Gıpırdadı Gönlüm

ah seni gönlüm arzu ediyor yana yana başıma taş mı düşmüş olmayacak olması bir yana yetmez mi derdim çektiğim hasretim sana alsan götürsen beni gizli dünyana götürmemeyi nasıl istersin kucaklasan beni kollarınla gönlüm gönlüne vurgun ya mecalim hapsolmuş maalesef geçmiş yıllara gel gönlümün sultanı al beni bu can feda sana kalsaydın diyecektim nefsime soluğuma bulabilir miyim senin gibi bir daha neredesin nasılsın gelir misin sorsana sualsiz veririm canım sana aşkın kör olmuş yollarında değil yürümek koşardım susana ne çarem ayaklarım yanıyorsa kül olsun bedenim savrulsun bari kollarına olmaz olmaz dediler ama kurtuluşum tek ölmekten mi yana bitsin istedim…ağlamakta sızlamakta bitik içim haberin olsun ama… ne olursun deme yapma gülümse şimdi benim için bahtına çok zor oluyor biliyorum sana benim yanımda kalan bir sevda sen oldun inan bana… bu kadar düşeceğimi beklemezdim bu duruma ne diyebilirim belki ilk ve son söz sana seni seviyorum tek bildiğim şarkıma sen sabırlısın kızma sa

Biz Olmadıkça

Gözümü ve gönlümü neyle meşgul edeyim, Gönlüm hep seni ister, gözüm hep seni arar. … Aşkımın kuyu başında ölürsen eğer, Kan bahan benim; ne versen değer. … Hakka yemîn olsun ki, şarabın lezzetini, Ağzına almadıkça, bir  tanem tadamazsın. … Perdenin arkasında nice seâdetler var, Dikkat et de bak, kimin kalbine akıtırlar. .. Bizim aşkımız uğruna öldürülürsen eğer, Diyetin ben olduğumdan cihanı versen değer. … Kuldan yüz karalığı gitmez iki âlemde, Allah bilir bu sıfat hep kalır kendisinde. Kaynak:Mektûbât-ı Ma’sumiyye, trc: Süleyman Kuku, 2017, İstanbul

Muhammedi Olmak İçin

Eğer Lâ ilâhe illah’ı kâfirlerin putlarına ilâhlar dedikleri ma’nâda dersek, bunu böyle yapmamalı ve Allah’ı ilâh yapmalıyız ki, doğru olsun. Eğer Allah’dan başka ma’bûd yoktur dersek, Muhammed Resûlullah’ı niye söyleriz. Lâ ilâhe illallah derken, kâfirlerin putlarına ilâh demelerini reddetmeği düşünmelidir. Kâfirlerin ilâh demeleri, putları ma’bûd bilmek, ibâdet etmek ma’nâsındadır. Yaratıcı ve varlığı lâzım ma’nâsında değildir. Ya’nî kâfirlerin çoğu ibâdette müşriklerdir. Müslüman olmak için Muhammedün resûlullah demek de lâzımdır. İnsan bunu da söylemedikçe müslüman olmaz. İmanın kâmil olması için, nefsin arzularını de red etmek lâzımdır. İnsan bunu da söylemedikçe müslüman olmaz. İmanın kâmil olması için, nefsin arzularını da red etmek lâzımdır. Lâ ilâhe deyince, bu arzular da red edilmektedir. Câsiye sûresi 23. âyetinde: “Nefsinin arzularını ilâh edineni gördün mü?” buyuruldu. Ehli sünnet âlimleri, insanın maksudu, ya’nî hep arzu ettiği şeyler onun ma’bûdu olur, bu

Olsun Öldür Beni

Aşıkın kalbi ateşi andırır, Üzerim su döksen ses çıkarır. Zavallı âşıkda, ne serzenişe takat, ne yardıma kuvvet, ne hakarete tahammül ve ne de sevgiye dayanacak güç vardır. Mısra’: Kavuşmak ayrılıktan daha zor. Hadîs-i şerifte geldi ki: "Hak teâlânın perdesi nurdur. Eğer bu perde kaldırılırsa, Allahu teâlânın nurları ulaştığı gözleri yakardı." Şu beyitteki ma'nâ sanki buna işârettir: Tutalım gamhânemize geliyor naz ile yar, Ama ona bakacak kuvvet hangi gözde var.

Haklısın

OTUZSEKİZlNCİ MEKTÛB Molla Ebûl-Feyz Kâbil’iye. En büyük perde talibin nefsi olduğundan bahseden Alahu teâiâ feyz ve terakki kapılarını açık bulundursun. Tâlible matlûb arasında en büyük perde tâlıbin nefsidir. ‘ ‘Nefsim bırak da gel". "Gûneşinin önünde bulut sensin". “Hakikatini [ne olduğunu] bil" buyuruldu. Sâlikin nefsinin aradan kalkması zevki ve vicdanî bir iştir. Söylemeye ve yazmaya gelmez. Okumakla kıtabları mütalaa etmekle elde edilmez. Ezel inâyetin ve cezbe-i ilâhinin olması lâzımdır. Sebebler âlemi olan bu dünyada kendisinde fâni olmak şartı ile kâmil ve mükemmil bir mürşidin sohbeti lâzımdır. Sana sohbette bulunmanız az oldu. Bazı zaruri şeyleri konuşacak, kadar fırsat olmadı. Eğer ma’nevî rabıta kuvvetli ise ve doğru, sağlam bir muhabbet var ise, ümiddir ki, feyiz verenin bâtınından o kadar feyiz ve bereketlere kavuşursunuz ve beklenen kemâller yüz gösterir. “Kişi sevdiği ile beraberdir* hadîs-ı Nebevidir (alâ sâhibihassalâtü vesselâm). Vesselâm. Umar

Habil ve Kabil'in İç yüzü

 Hayatım ona bağlı.  Kabil Habil'i   neden öldürdü biliyor musun?  Pardon?  İnsanlığın kıyamet gelinceye kadar ödeyecek olduğu ilk cinayet.  Bu cinayete   kardeşler arasındaki kıskançlık sebep oldu.  İspanya'da aynı durumda.  İç savaş sırasında meydana gelen en kötü şey bu değildi.  En kötüsü daha sonra geldi.  Kabil,  kazanmak için sadece bunu yapmadı.  Bilirsin, eski bir inanca göre kanı arındırmak için   tamamen yok etmek gerekir.  Kırmızı kromozomun ortadan kaldırılması.  Çiçeklerin sonu.  Hiç kimse aslında gerçeği öğrenmeye çalışmıyor.  Önemli olan unutmak.  Hayatta kalmak için unut.   tarih kitaplarında yasaklanmıştır.  Ben  Kardeşim, Jose   Canfranc'da hapishanedeydi.  Bildiğim kadarıyla   canlı çıkabilecek tek yer 17. hücre.  Yani kardeşin yaşıyor mu? Insensibles Duyarsız (2012)

Bize Korku Yok Efendimiz Var

Yüzyetmişinci Mektûb Mîrza Muhammed Emir Buhâriye: Peygamberler (aleyhimüsselam) rızâ makâmında oldukları hâlde, niçin: “Rabbin sana verecek ve sen râzı olacaksın” [Duha-5] buyuruldu: Bismillahirrahmanirrahîm. Allahu teâlâya hamd, seçtiği kullarına selâm olsun. Husûsen Seyyid-i verâ, sâhib-i kabe kavseyn ev ednâ ve âline, iyi temiz eshabına salâtü selâm olsun. Kıymetli mektûbunuz bizi şereflendirdi. Afiyette olun ve şerîat ve sünnet caddesi üzere istikamette yürüyün. Suretten hakikate, zilden asla doğru kayın. Yazıyorsunuz: “İhlâs ve muhabbet gün be gün artmaktadır.” Bunun için Allahu teâlâya hamd olsun. Ümidim odur ki, muhabbet ateşi yakında alevlenir ve şevk dalgaları yükselir ve mâsivâdan tamamen kurtulur ve özlediğiniz uzak maksadınıza kavuşursunuz. Yazıyorsunuz ki: Enbiyâ (aleyhimussalavât vel-berekât) rızâ makâmında idiler. Âyet-i kerîmede ise: “Sen râzı oluncaya kadar rabbin sana verecek” buyuruluyor. Bunun ma’nâsını iyi anlayamadım. Mahdûmâ; rızâ iki çeşittir. Biri atıyy

Hayırsevenler

  Yüzkırkyedinci Mektûb Mîr Muhammed Hafi’ye. Vakti değerlendirmek ve insanların ihtiyaçlarını görmenin fazîleti ve güzel ahlâklı olmak hakkında hadîs-i şerîfler: “Allahu teâlâ sizi ve bizi, Habîbi, sevgilisi ve Peygamberlerin en üstünü Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmakla şereflendirsin! Ey merhametli kardeşim! Dünya hayâtı çok azdır. Ebedî ve sermedî olan muâmeleler buna bağlıdır [âhıret hayatında, dünyada yaptıklarımızın karşılıklarını göreceğiz] Bu dünyada en mes’ûd kimse, kısa ömründe, âhırete yarayacak işler i yapan, onları adâlete ve rahata kavuşturacak bir makâm, bir vazîfe ihsân etmiştir. Bu büyük ni’mete çok şükr ediniz! Buna şükr etmek, Allahu teâlânın kullarının ihtiyâçlarını karşılamakla olur. Kullara hizmet etmeniz dünya ve âhıret derecelerine kavuşmanıza sebeb olacaktır. Bunun için, Allahu teâlânın kullarına iyilik etmeğe, güleryüz, tatlı dil ve güzel huy ile onlara kolaylık göstermeğe çalışınız! Bu çalışmanız, Allahu teâlânın rızâsını kazanmanıza ve âhırette