Kalemdeki Sevgilim Duy Halimi
| |
Secdem Böyle
Vaktin Sultanına (medde zılluhu: Gölgesi-adâletî uzun
olsun)
Bismillahirrahmanirrahîm:
Elhamdu lillah-il-aliyy-il-a’lâ vessalâtü vesselâmü aJâ resülihi
Muhammedin-il-Mustafa hayril-verâ Kabe Kavseynî ev ednâ ve alâ
âlihil-bereretit-tüka. Onun eshabı, makâmat ve derecât sâhîbleridir.
Resûlullah
(sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) buyurdu:
“Kulun
Allahu teâlâya en sevgili hâli, Allahu teâlânın onu secde halinde yüzünü
topraklara sürmüş vaziyette görmesidir.”
Yine hadîste
geldi.
"Namazda
secde eden, Allahu teâlânın iki ayağı üzerine secde etmiş olur. O hâlde secde
edin, isteyerek edin ve Allahu teâladan isteyin.”
Yine hadîste
geldi.
“Kul secde
edince, secdesi alnı altındaki yeri, yedinci kata kadar temiz eder.”
Yine
buyuruldu.
“Bir noksan
getirmeden tevazu edene, dilenmeden nefsini aşağı tutana, biriktirdiği malını
günâh
olmayan yerlere verene, düşkün ve fakirlere acıyana, fakîrle de hikmet ehli ile
de birlikte olana, ilmi ile amel edene, malından infak edene ve sözünü kendini
övmekten koruyana müjdeler olsun!”
Duâcılarınızın
en aşağısı, yüksek kapınızın hizmetçilerine, orada emrinize hazır bulunanlara
arz eder. Din ve milletin nâsın, islâmın ve müslümanların mürevvic ve müeyyidi,
Allahu teâlânın yeryüzündekîlere Halîfesine maruzatımızdır: Bu miskin az
sermâyesi ve işten maksaddan uzaklığı ile Hazretinizin can ve imanınıza duâdan
hiç geri kalmış değilim ve hep sizin terakkinizi, derecelere kavuşmanızı ve
sûrî ve ma’nevî İstikametinizi dilemekten gafil değilim. Mısrâ:
Ben bir dua
edeyim, halk-ı âlem âmin desin.
Hazreti
Selâmet; kardeşimiz Şeyh Abdülalîm bu fakîre bir mektûb yazdılar. O mektûbda
Hazretinizin bâtınî cemiyyetinden ve bu çok kıymetli ve yüce vazîfeye olan
bağlılık ve iştigalinizden yazdılar. Allahu teâlâya şükrettim ki, bütün bu
dünya işleri ile meşguliyetiniz arasında, hakîkatî gören kalbinizin matlûb-i
hakîkîye husûsî bir taalluku ve maksud-i tahkîkiye şevki vardır. İş bu alâka
gün be gün çoğalsın ve iştiyak ateşi kuvvetlensin, kuvvetlensin de zikirden
mezkûra ulaştırsın, işâretten işâret olunana, sözden öze geçirsin. Beyt:
Vücudundan
fânî olan insanlar,
Sözden geçip
ma’nâya yol bulurlar.
Allahu teâlâ
hakkında isim, ma’nâ ve benzeri kelimeleri kullanmak, kelime, ifâde bulamama
darlığından ileri geliyor. Yoksa orada olanlar beyandan yüksektir. Onu
(subhânehu ve teâlâ) söz ve ma’nânın ötesinde aramalı, âfak ve enfüsün dışında,
tecellî ve zuhurların hâricinde, tevhîd ve ittihadın çok uzağında ve müşâhede
ve mükâşefelerin ötesinde aramalıdır.
Beyt:
Sen o
güzelliğinle âleme sığmaz iken,
Nasıl kucak
açarım, bu hâlimle sana ben.
.
Kaynak:Mektûbât-ı
Ma’sumiyye, trc: Süleyman Kuku, 2017, İstanbul, Cilt III, sh.418, 122. Mektup
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »
Yorumlar
Yorum Gönder