Print Friendly and PDF

Ordan Burdan

|





Untitled Document









AİLE VE ÇOCUK İLİŞKİSİ


Tek çocuk;  aile sürtüşmeleri genelde kişilik gelişimi için katalizör görevindedir.


 En büyük çocuk  aile sürtüşmelerden nasip  almasa da tüm niyet ve sorumluluk ilk doğan çocuğa yüklenir. Onları gelecekteki başarıları için hazırlarlar ortanca kardeşlerde.


Ortanca kardeşler daha etkili bir konumdalar.  Çünkü sürekli nereye ait olduklarını çözmeye çalışırlar. Harika bir politikacı olabilirler. Ya da alçak bir politikacı.


(Hannibal Dizisi 2013.S01E04.)


 


“ASHAB-I KEHF”İN DURUMU


Ashâb-ı Kehf’in mağrada geçen 300 yıl gibi zamanda geçirdikleri sürenin tabii sebebleri ne olabilir diye düşünülürse;


-Yolda karşılaştıkları çobanın ikram ettiği bir mantar türü veya otun hücre yenilenmesinde ve ölümünde insanı mutasyona uğratmadığı;


-Mağradaki oluşan bir gazın uyutucu ve yenileyici özelliğe sahib olması (Çünkü köpeğinde aynı etkiye maruz kalması)


-Ashâb-ı Kehf tabii bozunmaya uğramadıkları gerçeğinden hareketle uyandıklarında zamanı tayin edememeleri;


-Mağra türü ortamının içerisinde bulunan canlı hayata ve uyumadaki etkileri ;


-…


Bu sayılanların yanına birçok etken sayılabilir. İnsanlık eğer bu bilgiye ulaşacak olursa gelecekte zamanın gerisine uygun şartlar ile kavuşabilicek demektir. Buradaki en büyük sorun bunu ancak uzun uyuma faktörü sağlama içeriğinde gerçekleştirebilmektir.


Zamanımızda kaybolan diye tanımlanan birçok insan bu tür uyuma ortamlarında bekletiliyor. Zamanıgelince uyandırılacaklardır.


DİYALOG


Uzlaşma, her zaman sahtekârlık , esneklik, her zaman yozlaşma değildir.


Zen (2011)


 


HOW TO START A REVOLUTİON (2011) Bir Devrim Nasıl Başlatılır?


Yönetmen: Ruaridh Arrow           


Ülke: İngiltere, Mısır, csxx, ABD


Tür:Belgesel | Biyografi |News


Vizyon Tarihi:18 Eylül 2011 (ABD)


Süre:85 dakika


Dil: İngilizce, Arapça, İspanyolca, Ukrainian


Senaryo:Ruaridh Arrow 


Görüntü Yönetmeni: Philip Bloom


 


Özet


Bu film, dünyanın ileri gelen şiddet içermeyen devrim uzmanlarından Gene Sharp’ın çalışmalarının yeni nesil devrimci liderlere, diktatörleri devirmeleri için gereken silahları nasıl verdiğini anlatıyor. Aynı zamanda şiddet kullanmadan rejim değişimini sağlayan 198 adımın Sırbistan’dan Ukrayna’ya, Mısır’dan Suriye’ye birçok isyana ilham verdiğini ve demokratik değişim dalgasıyla çalışmalarının yayıldığını ileri sürüyor. "How to Start a Revolution" insanların dünyayı değiştirme gücünün, modern devrimin ve devrimin arkasındaki adamın hikâyesini anlatıyor.             


BİR DEVRİM NASIL  BAŞLATILIR?


2011 yılında Arap Baharı Devrimi Orta Doğu'yu baştan sona etkisi altına aldı. Tunus'dan Mısır'a, Bahreyn'e ve Suriye'ye kadar. 50 yılı aşkın bir süredir, sakin bir Amerikan bilimadamı halkların diktatörlerini devirmesine yardım ediyor. Şiddet içermeyen direniş taktiği  Sırbistan'dan Ukrayna ve İran'a dek pek çok devrimde kullanıldı. Despot bir hükümdarı tehdit etmiş sayılmak gurur verici bir şey. Demek ki etkiliyiz. Demek ki yararlıyız. Bu hikaye insanların dünyayı değiştirme gücünün modern devrimin ve onun arkasındaki adamın hikayesidir. Biz bunları konuştuğumuz sırada Gene Sharp'ın taktikleri ve teorileri Suriye caddelerinde uygulanıyor


Adım Gene Sharp ve devrim  benim işim.


İşini nasıl tanımlarsın?


 İşimi tanımlamak her zaman sorun olmuştur. Öncelikle, diktatörlüğü yıkma mücadelesinin şiddet içermeyen şeklinin potansiyelini ve doğasını anlamaya çalışırım. Bu bir savaşma tekniğidir. Savaşın ve diğer şiddet eylemlerinin yerini alır.


Devrim için yazdığı elkitabı "Diktatörlükten demokrasiye" kaçak olarak sınırlardan sokulmuş, yüz binlerce kez internetten indirilmiştir. Nasıl okunduğunu tam olarak bilmiyoruz ama Antarktika hariç bütün kıtalarda ve 30 farklı dilin konuşulduğu dünyanın değişik bölgelerinde okundu.


Gene Sharp'ın işinin kendine özgü nitelikleri bütün dünyadaki devrimlerde görülmektedir. Renkler ve semboller İngilizce işaretler sivil itaatsizlik ve şiddet içermeyen eylemlere katılım. Gene'in kitabı 198 tane şiddet içermeyen direniş yöntemi içermektedir. 198 ünlü metot. Olağanüstü bir tepki gibi görülürler. Bunlar basitçe 198 özel yöntemdir. Bu özel yöntemler ekonomik boykot, sivil itaatsizlik ve protesto ile özetlenebilir.


Askeriyenin, değişik çeşitlerde askeri silah ve bombaların her türlü askeri mücadelenin tam olarak zıttıdır. Şiddetin ve savaşın yerine başka bir şey koymadıkları sürece elde edecekleri tek şey şiddet ve savaş olacaktır.


Gene Sharp 1983 yılında şiddet içermeyen mücadele hakkında bildiklerini paylaşmak için Albert Einstein Enstitüsü'nü kurdu. Diktatörlük altında yaşayan insanlar yardım istemek için Doğu Boston'a geliyorlar. Jamila Raqib 10 yıldan fazla zamandır Gene için çalışıyor.


Jamila Raqib: İşi öğrenmeye en basit seviyeden başladım. Enstitüde çalışmaya başlar başlamaz okuduklarımı ve öğrendiklerimi uyguladım ve bağımlısı oldum. Bunu yapmak niyetinde değildim. Dindar bir şekilde yetiştirilmem, dünyayı yetiştiğim bölgeden daha güzel ve daha iyi koşullara sahip bir yer yapmayı istememe neden oldu. En önemli sorun bunu nasıl başaracağımdı. Kore Savaşı, 1950-1953.


Gene 1953'de Kore Savaşı için askere çağrıldığında gitmeyi reddetti ve hapse atıldı. İki yıl hüküm giydim. Dokuz ay on gün hapiste kaldım. O günlerde sadece aylar değil günler bile çok önemliydi. Fakat yaptığım şeyin bu kadar iyi sonuçları olacağını düşünmemiştim. Sadece kendime karşı dürüstlüğümü korumak istedim ve gerçekten önemli olduğunu düşündüğüm için bunu işime taşıdım. Einstein ile hiç tanışmadım ama ona mektup yazdım. Adresini nasıl bulduğumu bilmiyorum. Dedim ki: "Yaptığım bazı şeyler yüzünden hapse girdim fakat bu arada Gandi üzerine bir kitap yazdım." "Birbirlerinden oldukça farklı üç durumda özgürlüğe ulaşmak için Gandi’nin şiddet içermeyen direnişinin uygulanmasını anlattım." O da cevap olarak çok umutlandığını fakat benim verdiği kararı verebileceğinden emin olmadığını yazdı. Ona yolladığım müsveddelere büyük bir hevesle bakacağını ve kitabın önsözünü yazmaktan mutlu olacağını söyledi.


Oxford Üniversitesi Gene Oxford'da çalışırken zorba yöneticileri devirecek halk gücünün nasıl olması gerektiğine dair yeni bir çözüm buldu.


Eğer hükümetin güç kaynağını belirleyebilirseniz meşruluğunu, halk desteğini, kurumsal desteği o zaman diktatörlüğün varlığının nelere bağlı olduğunu anlayabilirsiniz. Bütün bu güçlerin kaynağı işbirliği, bağlılık ve halkın ve kurumların yardımı arasındaki iyi niyete bağlı olduğundan işiniz oldukça basitleşecektir. Bütün yapmanız gereken desteği azaltmaktır. O zaman meşruluk, işbirliği, bağlılık ve sistem zayıflayacaktır ve kaynakları yeterince uzaklaştırabilirseniz sistem yıkılacaktır.


- Peki o anda neler hissettiniz?


- Bunları keşfettiğim anda mı?


- Evet.


- Büyük bir rahatlama. Çok rahatladım çünkü bütün her şey gerçeğe bürünmüştü. Harvard Üniversitesi Gene Harvard'da teorilerini öğretirken çalışmalarının alışılmadık bir destekçisiyle tanıştı. Vietnam savaş kahramanı Albay Bob Helvey.


Albay Bob Helvey: Gene Sharp'la Harvard Üniversitesi'nde tanıştık. O yıl ordunun Akademik Deneyim Programı'na katılmıştım. Bir gün duyuru panosunda bir ilan gördüm. O gün saat ikide, şiddet içermeyen yaptırımlarla ilgili bir program vardı. Yapacak başka bir şeyim olmadığı için barış meraklılarını görmek ve önyargılı fikirlerimi haklı çıkarmak için programa katıldım. Muhtemelen kulaklarında ve burunlarında halkalar olan pis tiplerdi. Oraya vardığımda hiç de beklediğim gibi olmadıklarını görmek sürpriz oldu. İçeride normal görünüşlü insanlar vardı. Herkes oturduktan bir kaç dakika sonra küçük, kısa ve tatlı dilli bir beyefendi odanın ortasına ilerledi ve dedi ki:


"Adım Gene Sharp ve bugün buraya politik gücün nasıl ele geçirilip  başkalarından esirgendiğini tartışmak için toplandık." Şiddet içermeyen mücadelenin silahlı mücadele olduğunu söylüyorum. Bu terimi, bizim mücadelemizi sevimli sözcüklerle anlatmaya çalışan şiddet yanlılarından geri almalıyız. Sadece bu tür mücadele, psikolojik silahlarla sosyal silahlarla, ekonomik silahlarla ve politik silahlarla verilen mücadele baskılara, adaletsizliğe ve despotluğa karşı şiddetten daha güçlüdür.


İşte ilgimi çeken buydu. Bu, 7. Birleşik Devletler Süvarileri 5. taburun flaması. 7. Süvari Birliği, sizin de bildiğiniz gibi, General Armstrong Custer'ın yönetimindeydi. Little BigHorn muharebesinde savaştılar ve öldüler. Bu benim gençlik günlerimden. Saçlarım daha dökülmemiş. Bu Seçkin Hizmet Madalyası'nı Vietnam'da kazandım. Vietnam, 1968. 1968 yılında Bob Vietnam'da görevliydi. Bir Vietkong pususu sırasındaki cesareti için ödüllendirildi. Fakat yaşadıkları çatışmaların sürdürülmesi yönündeki görüşlerini değiştirecekti. Vietnam, şiddet içermeyen mücadelenin önemi hakkındaki görüşlerimi etkiledi. En önemlisi de Gene Sharp'ın fikirlerinin dünyanın geri kalanına ulaştırılmasıydı. Çünkü bir alternatifimiz olmalıydı. Vietnam beni insanları öldürmekten başka alternatifler olması gerektiğine ikna etti. Burma, 1992. Burma'da Birleşik Devletler koruma memuru olan Bob azınlıkta olan Karen halkına zulmeden askeri diktatörlüğü fark etti. Ordudan ayrıldıktan sonra Bob asilerin kampına geri dönerek Karen halkına Gene'in şiddet içermeyen direniş derslerini öğretti. Karen komandolarından biriyle konuşurken bana şöyle dedi: "Bu bilgileri nereden biliyorsun?" "20 yıllık savaşımızda bir sürü insan öldü. Biz bunları neden bilmiyoruz?" Bazı Birmanyalılar onu görmeye gelerek Diktatörlükten demokrasiye geçme yolunu Birmanyalılar için yazıp yazamayacağını sordular. "Birmanya" adlı kitabın yazılma nedeni işte buydu. İşin doğrusu Birmanya hakkında yazamazdım çünkü Birmanya'yı iyi tanımıyordum ve hakkında hiçbir şey bilmediğim bir konu hakkında yazmamalıydım. O yüzden genel olarak yazmak zorundaydım. Eğer diktatörlüğü sona erdirmek isteyen bir hareket varsa, neler yapılmalıydı?


 Böylece teorilerimi yazdım. Hemen seri üretime geçtiler. İngilizce ve Birmanya dilinde basıldı. İşte bu kadar, diye düşündüm. Gene 1989'da, Tiananmen Meydanı gösterileri şiddetlendiğinde Çin'e gitti. Tiananmen Meydanı, 1989 Planlama ve stratejinin önemiyle ilgili görüşleri gelişecekti.


1. DERS:  Strateji planlamak.


Tiananmen Meydanı protestoları başladıktan sonra Pekin'e gidecektim. Hatırlanması gereken şey, olayların sadece Pekin'de gerçekleşmediğiydi. Söylenenlere göre Çin'in 350 şehrinde daha benzer protestolar yapılmaktaydı. Fakat planlanmamışlardı. Hazırlıklı değillerdi. Stratejik kararlar alınmamıştı. Meydanda ne kadar kalınacağı ya da ne zaman ayrılacağı karara bağlanmamıştı. Öğrenciler plan yapmamışlardı. Olayın gerçekleştiği süre boyunca doğaçlama yaptılar. Daha sonra hepimizin bildiği gibi sokaklara dökülen Çinlilerin büyük kısmı vurularak öldürüldü. Basitçe söylemek gerekirse doğaçlamanın büyük başarı getireceği fikri saçmalıktan başka bir şey değildir. Aslında tam tersi olur. Ne yaptığınızı bilmiyorsanız başınız büyük derde girer.


Sırbistan, 2000.


Slobodan Milosevic hükümeti Sırbistan’ı yıllardır insanlık suçları işleyerek ve acımasız baskılarla yönetiyordu. Sisteme karşı kurulan ve görevden alınmasını isteyen yeni demokrasi grupları ülkede savaş halindeydi. Uluslararası Cumhuriyet Enstitüsü'nün daveti üzerine Budapeşte'ye gittim. Sırbistan Muhalefet Hareketi'ne destek veriyorlardı. En önemli muhalefet hareketlerinden biri Otpor'du. Direniş için kullanılan Sırpça bir kelime. Emekli bir albay olarak askeri yaklaşıma sahipti ve konuşma şekli öğrenci liderleri üzerinde garip bir etki yaratıyordu. Bir süre konuştuktan sonra şöyle dedim:


"Burada eksik olan bir şey var. Organizasyona kimin liderlik edeceğini konuşmadık. Lideriniz kim?"


 İçlerinden biri " Bizim liderimiz yok" dedi. Ben de onlara " Durun bakalım beyler" dedim. "Bu konuda deneyiminiz olmadığını görüyorum." "Bütün Sırbistan toplumunu seferber etmek için bir lidere ihtiyacınız var." Sonraki bir saat boyunca onu kandırmaya çalıştık. Çünkü bir yabancıyla organizasyonumuzun detaylarını paylaşmaktan pek de memnun olduğumuz söylenemezdi. Sonra bana lider kelimesini neden kullanmak istemediklerini açıkladılar. Onu hükümetten uzak tutmak istiyorlardı. Hükümet kimin sorumlu olduğunu bilmiyordu. Sonrasında konuştuğum kişinin lider olduğunu fark ettim, Srdja Popovic. Belgrat Bob, Gene Sharp'ın derslerini yeni Sırbistan devrimcilerine öğretmeye başladı. Bob Helvey, Gene Sharp'ın şiddet içermeyen hareket politikasını anlatınca çok şaşırdık Bu kitaptan daha önce haberim olmadığı için çok utanmıştım.


"Diktatörlükten Demokrasiye" kitabı Sırpçaya çevrilmişti ama ben görmemiştim. İktidarı etkilemek ve çalışmalara destek olmak için neler yapılabileceğini görünce zor yoldan öğrenmek zorunda kaldığımız deneyimlerimizin sistematik olarak yazıya dökülmüş olmasının ne kadar inanılmaz bir şey olduğunu gördük. Otpor'un ilk görevi halkı birleştirecek bir direniş sembolü oluşturmaktı. Çoğunluğu oluşturduğumuz belliydi. Eğer Milosevic'e karşı tek yumruk olarak hareket edebilirsek büyük olasılıkla birkaç yıl içinde devrilecekti.


2. DERS: "Atomizasyon" u yenmek.


Atomizasyon sistemin toplumdaki bireyleri birbirinden izole edilmiş birimlere ayırma girişimidir. Başlıca yollarından biri sistemlerini ele geçirip, popülasyonu kontrol altına almak birbirlerinden, beraber hareket etmekten, konuşmaktan korkmalarına neden olmak fikirlerini komşularından hatta aile üyelerinden bile saklamalarını sağlamaktır. Diğer insanlar tarafından cesaret örneği olarak görülmek için söylenecek şey şudur... Artık "biz" olma zamanı geldi. Tek başıma yapamam ama beraber başarabiliriz. 96-97 yılları arasında her gün yürüyüş düzenliyorduk. Polis caddeleri kapatıyordu ve sayımız giderek azalmaya başladı çünkü zorlu kış koşullarında insanların her gün eyleme gelmesi çok sıkıcıydı. O zaman dedik ki: "Tamam, neden evlerimize gidip balkonlarımızdan gürültülü sesler çıkarmayı denemiyoruz?" Akşam 19:30-20:00 arasında TV haberlerine karşılık olarak yapıyorduk. Bu bir cevaptı. Onların pisliklerini izlemiyor, kendimiz bir şeyler yapıyorduk. Tencere tava çalarken bir yandan da çıkartma yapıştırıyorduk. Çıkartmalar her binaya ve her yere yapıştırılabiliyordu. T- shirt giymeyi yasaklayan tek bir kanun bile yokken Otpor t-shirtleri giyen çocuklara dava açabilir misiniz? Polisler liselere girip, bu tarz t-shirt giyen çocukları tutukluyorlardı. Sonra da evlerine gidip karılarına, çocuklarını tutuklamak zorunda kaldığı için arkadaşlarının şikayet ettiğini anlatıyorlardı. Çocuklarımız okullarda, önceden kimsenin vakit geçirmek istemediği çocuklarla diyaloğa giriyorlardı. Çünkü babalarından dayak yiyorlardı. Artık sistemli yapılan baskı işe yaramıyordu.


3. DERS: Desteğin temel direği.


Parmaklarımın bu kitabı tuttuğu gibi hükümeti ayakta tutan direkler vardır. Bu direkleri yavaş yavaş yok edecek bir strateji geliştirdim. Polis, din kurumları, işçiler var olan her organizasyon. Zayıflayıp dağılmaya başladıkları zaman, direkler kırılacak ve hükümet yıkılacaktır. Aslında isteğimiz bu direklerin yok olmaması demokratik hareketimizin tarafına geçmesiydi. Direklerin taraf değiştirmesini istiyorsak halkla işbirliği içinde olmalıyız. Otpor işte bunu yaptı. Polise, onların da bizim de sistem içindeki kurbanlar olduğumuzu söylüyorduk. Kurbanların birbiriyle savaşması için bir neden yoktu. Kurbanların biri mavi üniforma, biri mavi kot giyiyordu. Fakat anlaşmazlık için bir neden yoktu. Ve bu gerçekten işe yaradı. Gürcistan'da, Ukrayna’da, dünyanın çeşitli bölgelerinde işe yaradı. Yapmanız gereken işte bu. Gidin ve temel direklerle işbirliği yapın. Polise taş atmayın.


4. DERS: Şiddet direnişi.


Pek çok insan anlaşmazlık durumlarında şiddet kullanır. Fakat karşı tarafın askeri silahı şiddet içeren silahı ve genellikle psikolojik silahı potansiyel direnişçilerin sahip olduğundan daha fazla olduğunda direnişçiler şiddet kullanmayı seçerler. Bu durumda karşı taraf bütün avantajı ele geçirecektir çünkü onların en iyi olduğu silahlarla savaşmayı seçtiniz. Fakat tamamen farklı, şiddet içermeyen silahlarla savaşmayı seçebilirsiniz. Karşı tarafın bunları etkisiz hale getirmesi çok daha zor olacaktır. Büyük kalabalık içeren taktikleri kontrol etmek çok zordur. 20,000 barışçıl protestocunun içinden salağın biri çıkacak ve bir pencere kıracak. Bu insanlar medyaya hâkim durumdadır. Hareketinizin etkili bir biçimde yok edileceği mesajını verecekler. Yürüyüşe başlayıp, insanlar tutuklanma riskiyle karşılaşınca ne yapacaksınız?  Ön tarafa heybetli erkekleri koymak yerine genç kızları koyacaksınız büyükanneleri, emekli ordu mensuplarını koyacaksınız. Böylece polis dost yüzlerle karşılaşacak. Her biri çiçekler ve bayraklar taşıyacaklar ve yüzlerinde bir gülümseme olacak. Bu durumda hareketiniz daha az tehditkar olarak görülecek ve şiddet oluşma olasılığı çok azalacak.


5 Ekim, CNN gibi medya kuruluşlarının anlattığı gibi bir gün olarak değil başarılı bir stratejinin uygulandığı gün olarak görülmeli. Onların gördüğü sadece bir avuç insan, devrim ve patırtıydı o kadar. Orada, on yıl boyunca süren başarısız girişimler Otpor direnişiyle geçen iki yıl, beş farklı kampanya ve seçimlerde elde ettiğimiz başarı vardı. Eylül 2000'de Sırbistan genel seçime gitti. Fakat Otpor, Milosevic'in seçimlere hile karıştıracağını düşünüyordu. Milosevic'in kaybedeceğini ve kaybettiği gerçeğini kabullenmeyeceğini biliyorduk. Akşam 15:00 sularında meydanda 300.000 kişinin sesi yankılanıyordu. Binayı ele geçirmek için şiddet içermeyen fiziksel eylem başlamıştı. Halk 5 Ekim'de bu binayı ele geçirdi ve Milosevic için önceden işaretlenmiş oy pusulalarını buldular. Burada, binanın ikici katında bulunan fiziksel delillerle yönetimi ele geçirdiler. Bu daha çok sembolik bir devralmaydı çünkü yönetimin gerçek ele geçirilişi o gün Milosevic'in gücünü kaybetmesiydi. Çünkü polis sözünü dinlemiyordu. Askeri kuvvetlere saat üçten önce herkesi dağıtmalarını söylemişti ama sözünü dinlememişlerdi. Burası gücünü kaybettiği yerdi. Televizyonlarda gösterilenler ve binanın ele geçirilmesi otoritesini kaybettiği günün bir sembolüydü. Bence Bob'dan öğrendiklerimiz Gene Sharp'ın fikirlerinden ve yazdıklarından elde ettiklerimiz düşünme tarzımızı etkiledi ve direniş mücadelemize hazırlanırken çok önemli katkılarda bulunarak, mücadelemizi çok daha etkili kıldı. Ve evet, Bob ve Gene'in tüm dünya için harika şeyler yaptıklarını düşünüyorum. Şiddet içermeyen devrimin kesinlikle yapılamayacağını düşünüyorduk. Şiddet içermeyen mücadelenin nasıl yapılacağı bilgisi öğrenildi ve bir gruptan diğer tüm gruplara yayıldı. Burada şiddet içermeyen direnişle devrim yapıldığı için mutluyum. Demokratik mücadelelerde şiddetin yeri yoktur ve bu da gösteriyor ki Gene'in yıllardır anlatmaya çalıştığı şey doğru.


Şiddet içeren çatışmaların gerçekçi bir alternatifi var. Sırbistan'dan sonra Ukraynalılarla, Gürcülerle, Maldivlilerle, Lübnanlılarla  Zimbabvelilerle, Kolombiyalılarla, İranlılarla, Guatemalalı ve Papualılarla haritada yerini bile bulamayacağım yerlerden gelen gruplarla çalıştık.


Gürcistan, 2003.


Sırbistan'dan gelen haberler baskıcı bir rejimle yönetilen Gürcistan'a yayıldı. Sonrasında benzer sorunlar yaşayan Ukrayna'ya ve Sovyetler Birliği'nin güney bölgesindeki ülkelere hızla yayıldı.


Ukrayna, 2004.


Vlodymyr Viatrovich Ukrayna'daki Turuncu Devrimin lideriydi. Gene'in kitabındaki şiddete karşı güçlü alternatif oluşturan eylemleri kullandı. Protestocu toplulukta çeşitli düşünce tarzları vardı. Özellikle kuvvet kullanmaya hazır olan bir grup vardı. Ortada Gene Sharp'ın "Diktatörlükten Demokrasiye" kitabı dolaşıyordu. Kitabın ana fikri olan diktatörlerle şiddet kullanmadan savaşma fikri bize çok uygundu. Protestoların şekillenmesinde kullanılan ve Turuncu Devrim'e liderlik eden fikir buydu. Birleştik! Çoğunluktayız! Yüz binlerce insanın Sharp'ın yazmış olduğu bu kitaptaki fikirlerin kullanıldığını bildiğini sanmıyorum. Fakat fikirler Gene Sharp'la bağdaşlaştırılmadan da olsa Turuncu Devrim'deki yüz binlerce insana ulaştı. Birleştik, çoğunluktayız, fethedilmeyeceğiz! Onun fikirlerini kullandığımızda insanlar Sharp'ı tanımasalar bile yaygın ve etkili olmaya devam edecekler. Yushchenko! Yushchenko! Gene'in evinin üst katında işlerinden kaçmak için kullandığı bir orkide odası var. İşten biraz olsun uzaklaşmamı sağlıyorlar. Benim için çok önemliler çünkü onlarla ilgilenip bir mucize beklemeden neye ihtiyaçları varsa veriyorum. Orkidelerle ilgilenmez, istediklerini uygulamazsanız büyümezler. Çalışmalarınızın yayılmasını izlemek nasıl bir duygu?


Her zamanki gibi harika bir şey olduğunu düşünüyorum. Hala şaşkınım. Özet olarak kabul ettiğim bir kısım var, sanırım 70 ya da 80 sayfa kadar olacak. Yapılan analizlerin yaklaşık olarak doğru olduğunu onaylandı. Fikirlerim satış konuşmaları ya da iyi propagandalar yüzünden yayılmadı. İnsanlar kullanışlı bulduğu için yayıldı. Önemli olduğunu düşündüler. Kitaplar da, kaynak da orada. Çevrimiçi olarak bulunabiliyor. İnsanların evlerinde, sabit sürücülerinde ve öyle bir seviyeye ulaştı ki artık durmaz, durdurulamaz. İnsanlar bu çalışmayı gözden düşürmek için her şeyi yaparlar.


Örneğin bir keresinde Başkan Chavez yaptıklarımızı şöyle değerlendirmişti "Albert Einstein Enstitüsü'nde çalışan bir avuç yabancı Venezuela'yı anlayamaz." Ben de düşündüm ki "Venezuela'daki durumu tam olarak anlayamayabiliriz." "Muhtemelen karışık bir durumdur ama ben yabancı değilim." Gene Sharp, George Bush ve yavaşça yapılan yumuşak devrim ideolojileri. Beyler, bu planı Venezuela'da uygulamayı unutabilirsiniz.


2008'de İran Hükümeti Gene'i CIA ajanı olmakla suçlayan bir propaganda görüntüsü yayınladı. Beyaz Saray, Washington. Gene Sharp, sivil direniş ve kadife devrim kuramcısı. Bu konu hakkında yayınlanmış eserleri var. Amerika'nın diğer ülkelere sızmakla görevli CIA ajanlarından biri. Ofisimizi gördünüz. Para kaynaklarımızı da görebilirsiniz. Bir bakıma ilgilerini çektiğimizi için etkilendim diyebilirim, Gene Sharp'ı beyaz sarayda konuşurken gösteriyorlar. Keşke Beyaz Saray bizi dinlese, keşke bizimle görüşmek istese ama istemez. Buradayız. İşlerimizi Tourem ofisimizden yönetiyoruz. Beyaz Saray'la hiçbir bağlantımız yok. Böyle bir şey yok. Biz bunu yapmayız. Kesinlikle CIA kuruluşu değiliz. Aslında ironik bir durum. Bu tarz gruplar hakkında basında sık sık hikayeler duyarız ve hep merak ederiz, nerden çıktı bunlar?


 İran'daki 2009 seçimlerinden sonra muhalefet gruplar seçimlere hile karıştığını açıkladı.


İran, 2009.


Milyonlarca insan aynı yöne, ana caddelere doğru akmaya başladı. Olağanüstü bir şey. Yeşil bayraklar sallıyorlar. İnsanlar arabalarına 'V' zafer işareti asıyor. İnsanların uyarıları dikkate alacağını sanmıyordum ama yanıldım. Binlerce protestocu Tahran sokaklarında boy gösterdi. Hükümet acımasızca karşılık verdi. İsyan sırasında genç bir İranlı öğrenci olan Neda devletin keskin nişancıları tarafından vuruldu. Görüntüleri muhalifler için toplanma çağrısına dönüşecekti.


5. DERS: Politik Ju-Jitsu.


İnsanlar dövüldükleri, katledildikleri zaman "Politik Ju-Jitsu" diye adlandırdığım bir işlem uygulanır. Muhaliflerin dayandığı güç eylemlerini baltalamak için kullanılır. Bu durumda daha çok insan sisteme destek vermekten vazgeçer ve daha çok insan direniş hareketine destek olur. Bir çeşit ters tepki etkisidir. Eğer sistem çok acımasızsa ve niyeti insanları korkutmaktan fazlasıysa toplumdaki diğer gruplar ve kuruluşlar desteklerini ve bağlılıklarını geri çeker sistem güç ve kontrol kaybı yaşar ve daha çok insan direnişe katılır. Iason Athanasiadis, Yeşil ayaklanma haberi yaparken İran İstihbarat Servisi tarafından tutuklandı. Tutuklanmamın ikinci gününde başsavcıyı görmeye gittim. Gözbağım çıkarılınca bana baktı, ofisinde oturuyordu ve dedi ki: " Neden burada olduğunu biliyor musun?". " Hayır, hiçbir fikrim yok. İki gece önce tutuklandım." dedim. "Sana karşı çok ciddi suçlamalar var." dedi. " Neymiş onlar?" dediğimde "Bilmediğine emin misin?" diye cevap verdi. ..."Casusluk." Sorgu yargıcı bilgisayarına hafifçe dokunarak dedi ki "Bu bilgisayarda Gene Sharp'ın Diktatörlükten Demokrasiye kitabının Persçe çevrimi var. İsyancılar için yararlı bir kitap." "Onlara bir sürü yararlı yol öğretiyor." "Sadece bu yolları izleyerek her türlü yasal hükümeti devirebilirler." "Meslektaşlarımla beraber kitabı okuduk." İsyanı örgütleyenler tutuklandığı zaman Gene Sharp'ın 198 metodunun 100'den fazlasını kullanmakla suçlandılar. Bu çalışmanın yaptığı şey, insanlara kendi geleceklerinden ve özgürlüklerinden sorumlu olabileceklerini göstermektir. İnsanlar kendi özgürlüklerini elde etmeye başlıyorlar. Dış güçlere bağlı olmak zorunda değiller. Bu kedim Srdja. Adını Srdja Popovic'den aldı. Dış güçlere bağlı olmak zorunda değiller. Bunu kendi başlarına yapabilirler. Bunun bir ülkeye nasıl iyi hissettireceğini hayal edebilir misiniz?


 Kendimiz başardık. İşte bu yüzden yeteneklerimizi ve bilgimizi aktarmamız çok önemli. Birleşik Devletler'in hiçbir yeri işgal için nedeni yok. İşgalle ilgilenmiyoruz. Sovyetler Birliği de halkları işgal etmekle ilgilenmiyor. İnsanları rahat bırakın. Onlara, isterlerse hükümeti değiştirme gücü verin. Zorba bir hükümdarı tehdit etmiş sayılmak gurur verici bir şey. Demek ki etkiliyiz. Demek ki yararlıyız. Demek ki bu küçük ofisten, sistemleri tehdit eden bir iş ortaya koyabiliyoruz ve bence bu harika bir şey. Harika.


Tahrir Meydanı, Kahire, 2011.


Bu, Mısır devriminin başlangıcıydı. İsyan kendiliğinden gelişti fakat Mısır demokrasi grupları yıllardır bir strateji üzerinde çalışıyordu. Mısır demokrasi grubu Kefaya, Gene'le ilk kez 2006 yılında Boston'da görüştü. Beş yıl sonra, eski Sırbistan devrimcileri Kahire çevresinde yeni grupları eğitiyordu. Mısırlı Müslüman Kardeşler, Gene'in çalışmalarını Arapça olarak yayınladı. Zamanı geldiğinde bu gruplar devrim için yol göstermeye hazırdı. Şimdi Tahrir Özgürlük Meydanı'na canlı bağlanalım. Hattımızda gazeteci Ruaridh var, Bugün Tahrir Meydanı’nda geniş güvenlik önlemleri alındığını duyduk. Meydandaki atmosferin dün ve önceki günden farklı olduğunu söyleyebilir misin?


 Evet, bugün inanılmaz bir atmosfer var. Dün Tahrir Meydanı'ndan ayrılan Mısırlılar bugün tüm güçleriyle geri dönmüş durumda. Protestoculara yeniden enerji veriyorlar. Aralarında çok küçük çocuklar, kadınlar, yaşlılar da var. İnsanlar dans edip şarkı söylüyor. Meydanda bir sürü enstrüman var. Geçtiğimiz günlere oranla çok daha kalabalık. Ahmed Maher Mısır'ın 6 Nisan demokrasi grubunun lideriydi. İnsanları harekete geçirecek bir olay, bir kıvılcım bekliyorduk. Harekete geçmek için sebepler vardı ama o kıvılcımı bekledik. Beklediğimiz Tunus'tu.


Tunus, 2011.


Aslında Mısır'la Tunus arasında her zaman futbol yüzünden rekabet vardı. O yüzden Tunus'tan önce başlamamıza rağmen Tunus bizi geçti ve devrime başladı, neden biz de başlamayalım dedik. İnsanlar internette "Cevap Tunus" yazılarını gördüler. Gene Sharp'ın yazdığı makalelerin ve kitapların büyük etkisi oldu. İnternetten indirip okuduk ve çabucak öğrenip şiddet içermeyen devrimin temelini anladık. Ayrıca internette şiddet içermeyen yöntemleri uygulayan insanların deneyimlerini yazdığı belgeler gördük. Kitapta ya da belgelerde olsun, fikrin kendisi çok ilham vericiydi. Tahrir Meydanı'ndaki barışçıl protestolar büyürken Başkan Hüsnü Mübarek halkı savaş silahlarıyla korkutuyordu. Bizim deneyimlerimiz Otpor'dan biraz farklı olabilir. Onlar devrimden önce polisi ve orduyu kendi taraflarına çektiler. Bizim için daha farklıydı. Polisle büyük çatışmalara girdik ve ordu tarafsız davranıyordu ama nihayetinde bizim tarafımıza geçtiler. Bizim deneyimlerimizle Sırbistan'daki Otpor arasında kapsam farkı vardı. Polisle yaşanan şiddetli çatışmalardan sonra bile devrim liderleri halkı, ezici kuvvetlere rağmen şiddet içermeyen bir şekilde disipline sokabiliyordu. Protestocular polis ve güvenlik güçlerinin acımasız saldırılarıyla yüzleştiler. Fakat davalarından vazgeçmediler. Tabii ki teknoloji hızlı iletişimde büyük rol oynadı. Mesajlar halka hemen ulaştı ve harekete geçmelerini sağladı. Ayrıca teknoloji iç organizasyonda da büyük rol oynadı. Muhalif gruplar var ve sürekli iletişim halinde olmak zorundasınız. O yüzden onbeş günde bir buluşma ayarlamak yerine Facebook 'da gizli bir grup kurabilir, Yahoo üzerinden konferans düzenleyebilir Skype ya da Abouttalk programlarıyla sürekli iletişim kurabilirsiniz. Bunların hepsi fikirleri paylaşmaya yardımcı olur. Hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar dua ediyorlardı. Devrim liderlerinin orduyu direnişe destek olmaya ikna edebilmeleri için. Eninde sonunda ordunun yanımızda olacağını biliyordum çünkü ordu halktan oluşur. Askerlik görevini yapanlar halkın içinden gelir ve ordu vatansever bir rol oynar. Polis seçimleri ayarlayıp, yozlaşmış sistemi koruyabilir. Yıllardır sistem içindekilerin çıkarlarını ve varlıklarını koruyorlardı. Tahrir Meydanı’na dönmek için girişteki sabit arama noktasından geçiyordum. Kafelerden birinde televizyonun sesi sonuna kadar açılmıştı. Merhametli Tanrı'nın adıyla. Yurttaşlar ülkemiz zor zamanlar geçirmektedir. Başkan Muhammed Hüsnü Mübarek  cumhurbaşkanlığı görevinden istifa etmeye karar verdi. İstifa etmesi biraz zaman almıştı. Konuşmayı duyduğumda deliye döndüm. Ağlamaya başladım. En sonunda yıllardır çabaladığımız ve hayalini kurduğumuz rüya gerçekleşiyordu. Çok zor bir andı. Bağırarak meydana doğru koşmaya başladım. Herkes ağlıyor, bağırıyor, gülüyor, dans edip şarkı söylüyordu. Tarihi bir andı. Gerçek olduğuna inanamıyordum. Bir kaç gün boyunca gerçekten olup olmadığını merak ettim. Ne yaptıklarını bilen insanlar vardı. Eğer hak edilmediyse ve belgelenmediyse, bize itibar sağlayacaklarını iddia eden kimseye ihtiyacımız yok.


Suriye, 2011.


Cuma namazı katliamında şimdiye kadar 15 kişi öldürüldü. Ausama Monajed iletişim uzmanı ve Suriye isyanının liderlerinden biri. Bu videoda vurulan bir çocuğun görüntüleri var. "Kardeşim, kardeşim!" diye haykıran bir çocuk var. Ülkenin her yerinde bulunan gizli kameralar ağını düzenliyor. Sadece basit bir HD kamerayı uydu modeme bağlıyoruz ve canlı görüntü alabileceğimiz internet sitelerine yüklüyoruz. Bunu bugün Al Jazeera'de yayınlayacağız. Biz bunları konuştuğumuz sırada Gene Sharp'ın taktikleri ve teorileri Suriye caddelerinde uygulanıyor. Bu taktiklerin uygulanmasını teşvik etmek ve halka öğretmek için Facebook sayfasında yayınladık ve Youtube'a yükledik. Teorilerin nasıl uygulandığı, kahramanların kaybedildiği yerlere çiçek koyulmasından toplu halde yürüyüş yaparken gerilimin engellenip caddelerin temizlenip daha güzel bir yere dönüştürülmesine kadar her şey anlatıldı. Çünkü sistemin halka sağladığı hizmetlerden çok daha iyisini yapabilirdik. "Diktatörlükten Demokrasiye" kitabı ilham kaynağı ve bunun gerçekten yapılabileceğinin, başarılabileceğinin teminatı oldu. 2011 yazında Suriye askeri birliklerinin düzenlediği acımasız saldırıdan sonra Ausama, Boston'a Gene'le görüşmeye gitti. Buraya en son ne zaman geldin?


 Tam olarak hatırlamıyorum. 2007 ya da 2006 mıydı?


 Evet, yıllar önceydi. O zamanlar sadece bir avuç insan Suriye'de şiddet içermeyen direniş senaryolarını düşünüyordu. Ve çok az sayıda kişi Suriye gibi bir ülkede gerçekleşebileceğine inanıyordu. Tamam, her şey hazır.


- Gene.


- Merhaba. Merhaba, seni gördüğüme sevindim.


- Seni görmek güzel.


- Nasılsın?


 Fena değil. Seni gördüğüme sevindim. Programını ayarlayıp uğrayabilmen çok iyi oldu. Ben de çok sevindim. Sana anlatmak istediğim bir sürü şey var.


- Orası bizim için yeni bir bölge.


- Evet. Oraya hiç gitmedim. Öğretilerimiz tam olarak uymuyor. Çok alçakgönüllü ve sınırları o kadar gerçekçi ki harika bir şey olduğunu hissediyorsunuz. Tıpkı Boston'daki küçücük ofisinde  yazdığı harika yazılar gibi. Çok ilgi çekici bir şey doğrusu. Belki öğretilerde küçük bir soru işareti olabilir. Tunus ve Mısır'da gerçekleşen ve büyük hata olduğunu düşündüğüm bir şey. Baştaki yöneticilerin istifa etmek zorunda kalması. O istifa etmek zorunda değildi. Sahip olduğu bütün desteği çektin ve yenildi. Ne istediğinin artık bir önemi yoktu. Analizlerle şiddet içermeyen baskı arasındaki fark işte bu. İstifa etmek zorundaydı ama şartları sonuna kadar zorladı ve sistemin mücadele edecek gücü kalmayınca dağıldı. Geride yeterli gücü olan kimse kalmadı. Eğer Einstein fizik alanında bir dahi ise Gene Sharp özgürlük ve özgürlüğü elde etme konusunda bir dahi.


6. DERS: Asla pes etme.


Öğretileri yaydığımız için kendimi çok iyi hissediyorum. Eğer Gene'in şiddet içermeyen mücadeleyi sürdürme tavsiyelerini uygularlarsa er ya da geç kazanacaklardır. Bu tarz mücadele etmek, halkı zorba hükümdarlara karşı avantajlı hale getiriyor. Teslim olmadığımız sürece asla kaybetmeyiz. İşin anahtarı budur. Pes etmediğiniz sürece kaybetmezsiniz. Bence uzun vadede Gene Sharp ünlü bir isim olacak. Kitapları dünyadaki her kütüphanede bulunacak ve bütün dillere çevrilecek. O zamana kadar hayatta kalabilir miyiz?


 Bu enstitü ayakta kalabilir mi?


 Umudumuz o yönde. Politik anlamda büyük önem taşıyan şiddet içermeyen hareket aşağıdaki ülkelerde oluşmaya başladı:... Guatemala, Avustralya, Tayland, Birmanya, Çin, Japonya Gürcistan, İran, Rusya Sırbistan, Ukrayna, Venezuela, Zimbabve ve daha fazlası gelecektir. Aralarında bir baba-kız ilişkisi oluştuğunu söyleyebilirim. Oturup konuşabiliyorlar ve artık aynı şekilde düşünüyorlar. Gene'i koruyor ve bir kızın babasını sevdiği gibi seviyor. Gene Sharp öyle biri ki, benim akıl hocam ama bu rolü daha pek çok insan için de üstleniyor. Hayatını baskı gören insanların kendi çabalarıyla özgürlüklerini kazanmalarını sağlamaya adamış biri. Dünyayı değiştirdiğine inanıyorum ve bunu etkileyici yollarla yapmaya devam edecek. Bu gerçekten çok kişisel bir şey. Bazen insanlar bana gerçekte ne istediğimi soruyorlar. Bir hayalim var mı?


 Evet var. Baskı gören insanların, kayıtlardan ve yeni deneyimlerden yararlanarak şiddet içermeyen mücadelenin, zulümlerin ortadan kaldırılmasında askeriyenin ve şiddet eylemlerinin yerini almada nasıl kullanılacağını öğrenebilmesini diliyorum. Bu olduğu zaman terörizme karşı mücadele etmek zorunda kalmayacağız. Çünkü terörist olabilecek insanların ezilmiş insanlara yardım etmek için bu tarz mücadele yolunu seçme fırsatları olacak. O zaman dünya üzerindeki tüm yönetim sistemleri değişebilir. Adım Gene Sharp ve bu benim hayalim.


*************


ÇÖZÜLME (DİSASSOCİATİON):


Normalde kişilikte bütünleşen ve bireyin kimlik-benlik duygusunu oluşturan belli fikirlerin, duyguların, algıların, bilgilerin, kimliğin, anıların, arzuların, vb. kişiliğin geri kalanından ayrılmasıyla; ya da bilincin travmatik veya acı verici çağrışımlardan uzaklaşmasıyla (H. S. Sullivan) tanımlanan bir tür savunma mekanizmasıdır.


DÜŞÜNCE VE TÜMÖR


Bir tümör kesinlikle beyin fonksiyonunu etkileyebilir gerçekçi halüsinasyonlara da sebep olabilir.


(Hannibal Dizisi 2013.S01E05.)


FARELER VE İNSANLAR


Eser Hakkında:


Yazar, bu eserini Burns’un, “İnsanlar ve fareler hiçbir zaman hayellerini gerçekleştiremezler.” sözünden yola çıkarak kaleme almıştır. Yalnız insanların hayatını etkileyici bir biçimde anlatan Fareler ve İnsanlar, John Steinbeck‘in en ünlü ve çok okunan romanlarından biridir, insan ilişkileri, dostluk duygularını ele alışı yönüyle oldukça güzel bir eserdir. Özellikle, ırk ayrımına da dikkat çekmesi bakımından oldukça önemlidir.


ESİR BAĞI


Esir bağı. Yeni efendiye gösterilen pasif psikolojik tepki milyonlarca yıldır sağ kalmanın anahtarı olarak kullanılmıştır. Yani seni esir alana bağlanırsan hayatta kalırsın. Bağlanmazsan kahvaltılık niyetine gidersin.


(Hannibal Dizisi 2013.S01E04.)


HATIRLAMA İÇİN


Hatıralarımın yarısından çoğunu hatırlamıyorum diyorsanız değiştirilmiş kalsinörin inhibitörü sayesinde öngörülerinden kalan anılara ulaşabilirsiniz. Öngörüsünü hatırlamakta güçlük çeken insanlar bu tedavi sayesinde daha çok şey hatırlayabilir.


(FlashForward.S01E10)


HAYATI ŞİFRELEMEYE BİR ÖRNEK


Homoseksüelliğin yasal olmadığı bazı doğu Avrupa ülkelerinde, bir kadının sol başparmağına yüzük takması onun "Meyilli" olduğuna işaret olarak kabul edilmiştir.


(FlashForward.S01E03)


 


İSMET ÖZEL- AYTUNÇ ALTINDAL: MÜLAKAT PAYDALARI


25-02-2013-HaberTürk –Öteki Gündem


Kâfirle çatışmayı göze alana Türk denir. “İsmet Özel”


Mustafa Kemal’in Sakarya Harbinden gazilik ünvanını istemesi Türklerin başına geçmek istemesidir. “İsmet Özel”


Avrupada İslamı tercih edene “Türk oldu” denmiştir.  Her Türk Müslümandır.  Her Müslüman Türk değildir. Türklükten çıkan İslâmdan çıkar.


Batıda “türk değilim diyen” Müslüman değildir, anlaşılır. Aytunç Altındal


Varlığım Türk varlığına armağan olsun”u kaldırmak ile Müslümanlara armağan etmiyorum demektir.


Dünyada dini ve milliyeti aynı olan Türklerdir. “İsmet Özel”


Hakimiyet bilâ kaydu şart milletindir. Milleti hakime


“İsmet Özel” Türküm diyene nerenden belli, diyorum.


cevabı namaz kılmayan türk değildir.


Müslüman olmak “milli olmak” ile eşdeğerdir. Aytunç Altındal


Üst Kimlik alt kimlik nazilerin kullandığı kavramdır. Aytunç Altındal


Yazının değiştirilmesi geçmizin elimizden alınmasıdır. Kat edilecek mesafeyi tekrar kat etmekle çok şey kaybettik,  İsmet Özel


Başkanlık sistemini isteyenler ihanet içindedir. İsmet Özel


Mecelle İsrailde hala geçerlidir Aytunç Altındal


Türkiye’nin yıkılmasında Kürt meselesi en son sırada gelir. İsmet Özel- Aytunç Altındal


 


İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ NİYE PROSPEKTÜSE YAZILIR?


Düşündünüz mü malının kötü yönünü anlatan bir firma veya kuruluş. Ancak ilaç firmaları anlatıyor ve yayınlıyor.  Çünkü ilaç kullananların başlarına bir olumsuz durum gelirse dava etme imkânlarını ellerinden almak için. Bu şekilde ilaç firmaları insanlara tecavüz ediyorlar.  


KUANTUM SÜPERPOZİYONLARINDAN  "ÇİFT YARIK" TEMEL KAVRAMI


Schrödinger'in Kedisi ile açıklanabilir.  O kadar karmaşık değildir. Gözlerini kapat. Bir kedin olduğunu hayal et. Minicik, küçücük bir kedi. Avcuna sığabilecek kadar küçük. Ayrıca zehirli bir sardalyan da var. Avcunu kapattığımız zaman ortaya iki muhtemel senaryo çıkıyor. Kedi sardalyayı yer ve ölür ya da yemez ve yaşar.


Kuantum fiziği der ki avcunu açıp, kedinin kaderini görene kadar iki olasılık da aynı anda gerçekleşir. Bizim için kedi hem yaşıyordur, hem de ölmüştür. Ama bu nasıl mümkün olabilir?


Bu, kuantum mekaniğinin bir mucizesi.


Gözlemci karar vermelidir.


Kedinin kararı belli.


Ölü mü diri mi? Kendin bakarsın.


(FlashForward.S01E06)


 


KURALSIZ YAŞAYABİLMENİN KURALI


Bob Dylan bir şarkısında, "Kuralsız yaşayabilmek için, dürüst olmak zorundasın". Önemli olan asıl sizin fikirleriniz. Benim aynı fikirde olmam önemli değil. Sizin cesaretinizden nefret etmem önemli değil. Önemli olan fikirleriniz.


We Are Legion: The Story of the Hacktivists Biz Birliğiz: Hacktivistlerin Hikâyesi (2012)


KUMARBAZ YANILGISI.


Bir madeni parayı zilyon kez atarsanız, yazı gelme olasılığı da, tura gelme olasılığı da yarım zilyondur. Dolayısıyla insanlar mantıklı olma çabasıyla şöyle düşünür:


"10 kez üst üste yazı geldi. Eğer yarısında yazı, yarısında tura gelme olasılığı varsa; artık tura gelmeli."


Ama işler böyle yürümez. Zilyon kez atsanız bile, her seferinde yine tura gelebilir. Beynimiz doğada düzen, anlam ve örüntü görme konusunda ısrarcıdır; bunların mevcut olmadığı durumlarda bile. Kontrolün bizde olduğu konusunda kendimizi kandırmamız, gayet insani bir özelliktir.


- Günümüz dünyasında, var olan örüntüleri gözden kaçırmaktan ziyade, hiç var olmayan örüntüleri görme hatasına daha fazla düşüyoruz. Hattâ bununla ilgili güzel bir deney de var. Deneyde bir fare kırmızı ve yeşil ışıkların önüne konuyor. Kırmızı ve yeşil ışıklar hiçbir örüntüye bağlı kalmaksızın, rastgele yanıp sönüyor. Ama yeşil ışık %75, kırmızı ışık %25 oranında çakıyor. Fare hangi rengin yanacağını bilebilirse, bir miktar şekerli suyla ödüllendiriliyor. Fare bir süre sonra yeşil ışığın, kırmızıdan daha fazla yandığını anlıyor ve her seferinde "yeşil" cevabını vermeye başlıyor. Dolayısıyla fare %75 oranında doğru cevap vermiş oluyor ki, bu da iyi bir sonuç.


- Mantıklı olan, bizim yapmamız gereken de bu.


- Evet.


- Ama hani biz insanlar, her şeyi çok iyi biliriz ya?


 O yüzden böyle bir deney insanlarla yapıldığında, birçok insan farelerin yaptığını yapmıyor. Birçoğu %75 oranında yeşil yandığını görünce, kafasından buna uyan bir örüntü uyduruyor; "yeşil, yeşil, kırmızı, yeşil, yeşil, yeşil, kırmızı" gibi. Bunları %75 yeşil ve %25 kırmızı olacak şekilde tuhaf bir örüntü haline getirince, sistemi yenebileceklerini sanıyorlar. Tıpkı bu kumarhanedeki insanların yaptığı gibi. Bunu yaptığınızda da %75 yerine, sadece %60 doğru bilmiş oluyorsunuz. Yani fareler insanlardan daha başarılı oluyor! Bunun sebebi, olmayan yerde örüntüler görmemizdir. Zihinlerimiz böyle işler.


- Fareler yarı yarıya; veya bu durumda 3/4 daha zeki.


- Bu durumda öyle, evet.


- Her şeyi doğum günüme yatıracağım.


- Doğumgünün 26'sında mı?


 Benimki de 26'sında!


- Vay canına!


- İkimizin de doğum günleri 26'sında.


- 26 çift sayı olduğuna göre, bunu da ben kazanacağım. Belki bunu da tek sayıya koymalıyım, ne dersin?


 Belki de dinlerin evrilmiş olmasının bir sebebi de budur. Kaosun içinde bir anlam ve düzen bulmaya dair umutsuz arzularımızı tatmin ederler. Genç Graham Greene en büyük şans oyunu olan Rus ruletini oynarken birçoğumuzun gözden kaçırdığı gerçeği fark etmeyi başardı: "Hiçbir örüntü yoktur."


Richard Dawkins belgeseli olan Sex, Death and the Meaning of Life (2012–) Tv Dizisi


 


MANTARLARIN GİZEMİ


Mantarlar insanlarla aynı özellikleri taşır. Mantarın yapısı, insan beyni gibidir. Karmaşık bağlantı ağıyla doludur. Mantarlar birbiriyle bağlantı kurmaya çok isteklidir.


İnsan zihninin yapamamasına karşılık mantar insanın zihnin yapabilir.


Şeker hastalarının tedavisinde vücutlarında mantar taraması yapılmalıdır. Çünkü mantar şekerli suyu sever.  Mantarlar şekerli suya can atarlar. Toparlanma dönemindeki alkolikler de şekere can atarlar.


Hepimiz miselyumdan ( Mantarın lifsel kısmı) evrim geçirmiş olabiliriz. Basitçe onu konsepte o düşünceye yeniden sokarak eski bilgileri canlandırabiliriz. Miselyum mantar tarlasından biri geçerse orada olduğunu bilirler.  Yürürken mantarlar sporları ile diğer canlıya ulaşır ve eski bilgeleri verirler.


(Hannibal Dizisi 2013.S01E02.)


ONUNCU ADAM OLMAK


Çoğu insanın sorunu şu ki iş işten geçene kadar bir şeyin olabileceğine inanmazlar. Bu aptallık ya da zayıflık değildir. İnsanın doğası işte.


30'lu yıllarda, Yahudiler toplama kamplarına gönderileceklerine inanmıyordu. 72'de Olimpiyatlar'da katliam olacağını anlamayı reddettik. 1973 Ekim'inden bir ay önce Arap birliklerinin hareketlendiğini gördük ve oybirliğiyle bir tehdit olmadıklarına karar verdik. Bir ay sonrasında Araplar saldırdığında neredeyse bizi denize döküyorlardı. Bu yüzden bir değişiklik yapmaya karar verdik. Değişiklik?


 Onuncu Adam.


Görevi: Dokuzumuz da aynı bilgiye bakıp, aynı sonuca ulaşıyorsa onuncu adamın görevi o sonuca katılmamaktır. Ne kadar imkansız görünürse görünsün onuncu adam diğer dokuzunun yanıldığını varsayarak araştırmaya başlar.


World War Z - Dünya Savaşı Z (2013)


 


OY VERME ABTALLIK MI?


''Oyları kimin verdiği değil kimin saydığı önemlidir'.


 Josef Stalin


ÖLDÜRMEK HOŞ BİR ŞEY Mİ?


Kime sorduğuna göre değişir. Tanrı muazzam! Mesela bir tarihte Çarşamba gecesi Texas'da kilisede ilahi okuyan 34 kişinin üzerine çatıyı yıktı.


 Tanrı bundan zevk mi aldı?


 Hayır. Ancak öldürmek Tanrı'ya da hoş geliyor olmalı çünkü her zaman bunu yapıyor.


Peki nedir?


Kendini güçlü hissetti.


Hepimiz Tanrının suretinden yaratıldığımız için insana da öldürmek hoş görünüyor.


(Hannibal Dizisi 2013.S01E02.)


PSİKİYATRİK  TERAPİNİN OLUMSUZLUKLARI


her terapistin, doktorun ve psikiyatrik profesyonelin hastasına her türlü terapiyi denemesi ile, hastaya  baskı yapması, dolayısıyla kışkırtması için verdiği her test; hastanın kim olduğunu, kim olmadığını söylemesi ile bir yönden suçlu konumuna düşer.


Her tedavi bir yönlendirme olduğu için hastanın yönlenlendirilmesi ve hissetmesinden kaçınılmalıdır.


(Hannibal Dizisi 2013.S01E11.)


 


PSİKOPATLIK EĞİLİMİ EN YÜKSEK OLAN 10 MESLEK


Kevin Dutton Oxford Üniversitesi’nde görev yapan bir psikolog profesör. Uzmanlık alanı ise psikopatlık. Psikopatların davranışlarını, alışkanlıklarını ve karakterlerini inceliyor. Çalışmaları sonucu ortaya çıkan kitabı “Psikopatların Bilgeliği”nde ise sosyal hayatın ve iş dünyasının psikopat yanını inceliyor.


Psikopatlık sınırları katı bir şekilde bir başka canlıya fiziksel zarar vermek demek değildir. Başkasının çektiği acıya ekstrem düzeyde duyarsız kalmak, güç sahibi olmak için hileye başvurmak, sahip olunan gücü kişisel çıkarlar için kullanmak da psikopatlığın belirtilerindendir. Kevin Dutton psikopatların güç sahibi olacakları, insanların hayatlarını etkileyebilecekleri meslekleri tercih ettiklerini, güç sahibi olduklarında ise bunu, insanların hayatlarına ve duygularına zarar verecek şekilde kullanarak tatmin olduklarını anlatıyor.


Psikopatlar üzerinden yaptığı uzun çalışmaların ardından iş dünyasını inceleyen Dutton, FBI onaylı bir liste çıkarıyor: Psikopatlık eğilimi en fazla olan 10 meslek


 


1-CEO'lar,


2-Avukatlar


3-Medya


4- Din adamları


5-  Pazarlama


6-Cerrahlar


7-Gazeteciler.


8-Güvenlik güçleri.


9- Aşçı


10- Sivil Memurlar


(Hannibal Dizisi 2013.S01E06.)


PSİLOSİBİN MANTARLAR


Strophariaceae familyasına ait iki genus olan Psilocybe ve Panaeolus (Copelandia diye de anılır, bu iki genusun aynı olup olmadığı konusu ise biraz karışık) mantarları içerdiği psilosibin, psilosin, baeositin ve norbaeositin maddeleriyle ünlüdür. Bu maddelerin psikotropik etkisi psikedelik olarak sınıflandırılır. Halk arasında, shrooms, magic mushrooms, sihirli mantarlar, kutsal mantarlar ve teonanácatl ismiyle de anılır. Psilocybe genusuna ait en yaygın türler cubensis, cyanescens ve semilanceata olmakla birlikte Panaeolus genusuna ait campanulatus, subbalteatus en sık kullanımı olan türlerdir. Toplam 180'den fazla türü olan psilosibin mantarların tarihi çok eskilere, Meksika yerlilerine kadar uzanır ve bu mantarlar hâlen en popüler, en çok kullanılan psikedeliklerden biridir. Bu mantarların başka bir psikoaktif mantar genusu olan Amanita ile ilişkisi yoktur. Amanita genusuna ait mantarların deliriant etkisi içerdiği ibotenik asit ve muskimol maddelerinden dolayıdır ve bu mantar genusu Asya ve Kuzey Avrupa'da eski bir tarihe sahiptir.


Psilosibin mantarların etkisi genellikle yarı sentetik bir halüsinojen olan LSD ile karşılaştırılır. LSD üzerinde en çok araştırma yapılmış psikoaktif maddelerden biri olduğu için birçok halüsinojenin etkisi LSD ile karşılaştırılarak söylenir. Psilosibin mantarların etkisi fiziksel, görsel ve algısal değişikliklere neden olur ve LSD'den daha kısa sürelidir. Hemen hemen bütün psilosibin mantar türleri küçük, kahverengi ya da gri olduklarından psikoaktif olmayan, yenmeyen, zehirli mantarlarla kolayca karıştırılabilirler. Bu durum psilosibin mantar toplayıcılığını zor, tehlikeli ve zararlı bir hâle sokar. Psilosibin mantarlarların çoğunun en ayırt ediciği özelliği çürük ve eziklerinin mavi olmasıdır.


Bünyenin kuvvetine, vücut ağırlığına ve kullanılan mantarın türüne bağlı olarak keyif verici kullanım dozu (dinî ve seremonik kullanımlar da bu gruba dahil) 1-5 gram (kurutulmuş) arasında değişir. Mantarlar kurutulmamış olarak yendiklerinde ise, ağırlıklarının yaklaşık olarak %90'ı su olduğu için, kullanım miktarı yaklaşık olarak 10 kat fazladır (10-50 gram). Türden türe mantarın büyüklüğü ve ağırlığı değiştiği için bir doz için kaç tane mantar gerektiği konusunda kesin bir şey söylenemez. 2009 itibarıyla fiyatı 1/8 ons (yaklaşık 3,5 gram) için 20-40$ arasında, 1 ons (yaklaşık 28 gram) için 100-250$ arasında değişir. İçerdikleri psilosibin ve psilosin nedeniye ABD'de kullanımı, alımı, satımı vs. yasaklanmıştır. ABD ormanlarında doğal olarak yetişen bu mantarları dünyanın birçok yerinde doğal habitatında bulmak mümkündür. Birkaç türün ev ortamında yetiştirilmesi ise çok pahalı olmayan bir teraryum ve basit teknikler ile mümkündür. Günümüzde keyif verici kullanılan mantarların büyük çoğunluğu yetiştirilmiş mantarlardır.


Bu mantarlar binlerce yıldır Orta ve Güney Amerika bölgelerindeki yerliler tarafından tüketilegelmektedir. Yerlilerin mantar kullandığına dair ilk kayda 16. yy.da İspanyol bir papazın yazılarında rastlanır. Kayıtta Azteklerin mantar ve peyote kullandığı yazmaktadır. Peyote gene bir psikedelik olan meskalin içeren küçük, iğnesiz bir kaktüstür ve Kuzey Meksika ile Güneybatı Amerika yerlileri tarafından geniş bir kullanım alanına sahiptir. 1957'de Wasson kendi deneyimini Life Magazine isimli dergide yayımlayarak bir ilk olmuştur. 60'ların ortalarına doğru psilosibin maddesi mantardan kimyasal metotlarla ayrıştırılmaya başlanmıştır. 1968 senesinde psilosibin mantarlar ABD'de yasaklanmıştır.


Yaşanan deneyim trip (yolculuk) ya da mantarlamak (shrooming) olarak adlandırılır. Etkisinin kendisini göstermeye başlaması süresince (onset) bir çeşit anlatılamaz önsezi ve endişe duyguları cereyan edebilir. Bu esnada psilosine göre daha kararlı bir molekül olan psilosibin vücutta bozunarak psilosine dönüşür. Vücuda enerji gelir ve şeyler olduğundan farklılaşmaya başlar. Bu farklılık görsel bir farklılıktan çok ilgi çekicilik ve garipseme hisleriyle ortaya çıkar. Etkileri artmaya başlayınca birçok çeşit algı değişiklikleri görülür; gözbebeği büyür, görsel ve düşünsel hareketlilik artar, daha önce hiç edinilmemiş perspektiflerden dünyaya bakılır, bir şeyin iç yüzünü kavrama hissi ortaya çıkar, duygular hızla değişebilir, birçok şey ortada neden yokken komik gelmeye başlar, şaşırma ve paranoya durumları da gözlemlenebilir. Mantar kullanımıyla evrensel bir anlayışa ve ruhsal farkındalığa doğru yol aldıklarını söyleyen deneyimli kullanıcılar vardır. Gözler kapatıldığına görsel halüsinasyonlar çok yaygındır, gözler açıkken görülen halüsinasyonlar daha yüksek dozlarda görülür.


Onset süresi mantarın dozuna ve kaç saat önce yemek yendiğine göre değişmekle birlikte genellikle 30-60 dk. arasında değişir, seyrek olarak bu sürenin 2 saate kadar çıktığı görülmüştür. Mantarın birincil etkileri 4-6 saat arasında sürer. Birçok insan için bu süreyi 2-6 saat arasında değişen, uyumayı engelleyen ve gündelik algıdan farklı bir algı durumuyla beraber gelen bir süreç takip eder, fakat bu süreçte etkiler trip olarak adlandırılmayacak kadar azdır.


Birçok insan mantar kullanımı esnasında mide bulantısı sorunuyla karşılaşır ve yüksek dozlar söz konusu olduğunda bazen kusulur. Öteki negatif etki ise şiddetli bir endişe durumu ya da istenmeyen düşünceler veya görüntülerle karşılaşma ihtimali olabilir. Mantarlar, LSD'ninkilerden daha düşük bir derecede olmakla birlikte, kişinin hayat ve gerçeklik anlayışında güçlü ve kalıcı değişikliklere yol açabilir. Yüksek dozlar set-and-setting tabir edilen ortam koşulları (müzik, sıcaklık, eldeki görüntülü materyaller, deneyimin kiminle birlikte yapıldığı vs.) ile birleştiğinde çok kuvvetli psikoaktif bir deneyime götürebilir. Yakın geçmişte yaşanmış etkileyici olaylar tribin seyrini azımsanamayacak ölçüde etkileyebilir. Tripten birkaç gün öncesine kadar yaşanmış kötü olaylar tripte yeniden daha kuvvetli olarak canlanabilir. Bunlar gibi olası kötü etkilere karşı hazırlıklı olmak önerilir, deneyimli kullanıcılar bu gibi durumlardan kolaylıkla sıyrılabilir.


Kontraendikasyonlar:


1. Hiçbir tür taşıt kullanmayın.


2. Vücudunuzda MAOI (monoamin oksidaz inhibitörü) varsa bu, mantarın şiddetini büyük oranda artıracaktır. MAOI'ler genellikle antidepresan ilaçlarla bulunur. Nardil (fenelzin), Parnate (tranilsipromin), Marplan (izokarboksazid), Eldepryl (l-deprenil) ve Aurorex ya da Manerix (moklobemid) MAOI içeren ilaçlardan birkaçıdır. Güney Amerika yerlileri tarafından kullanılan, çok kuvvetli psikedelik bir şurup olan ayahuaska da MAOI içerir (harmin ve harmalin). Bir ilaç kullanıyorsanız ve MAOI içerip içermediğinden emin değilseniz doktorunuza danışın. 3. Günlük hayatta psikolojik bunalım hâlinde ya da duygusal olarak kendinizi kötü hissettiğiniz bir dönemdeyseniz mantar ve benzeri psikedelikleri kullanırken dikkatli olun.4. Ailenizde şizofreni varsa ya da herhangi bir psikolojik rahatsızlıktan şikâyetçiyseniz mantar kullanırken çok dikkatli olmalısınız zira mantarların gizli psikolojik rahatsızlıkları tetiklediği bilinmektedir.


Mantarlar ne fiziksel ne psikolojik bağımlılığa sebep olur. Çoğu kullanıcı mantar kullanımından sonra bir süre mantar kullanma isteklerinin düştüğünü hatta hiç kalmadığını belirtir. Mantar kullanımından sonra kısa süreli bir tolerans periyodu olur, örneğin iki gün üst üste mantar kullanılırsa ikinci gün neredeyse hiçbir şey hissedilmez fakat bu tolerans etkisi 5-7 gün sonra kaybolur.


Kaynak: www.erowid.org


(Hannibal Dizisi 2013.S01E04.)


SİYAH KUĞU NEDİR?


Büyük sonuçlara yol açan olayları tanımlamada kullanılır.  Çok nadir insanoğlunun hayal edebileceğinden öte bir şey için 17. yüzyıldan kalmadır. Bilim adamlarının, tüm kuğuların beyaz olduğunu varsaydığı bir dönemden kalma bir terim.


 Yanılıyorlardı. Bir Sufi hikâyesi vardır.


 "Bir oda var. Küçük bir çocuk, elinde mumla, içeri giriyor."


Odadaki adam, mumu göstererek sorar:


 "Bana bu ışığın nereden geldiğini söyle."


Çocuk mumu söndürür ve cevap verir:


 "Bana ışığın nereye gittiğini söylersen, ben de sana nereden geldiğini söylerim."


(FlashForward.S01E04)


 


SUÇ VE İNSAN


Katillerin %40'ı romantik ilişkileri bozulanlardan çıkar.


Şüpheli Şahıs (2011- ) Person.Of.Interest.S01E01


En iyi saklanma biçimi, bildiğiniz üzere insanların gözünün önüdür.


Şüpheli Şahıs (2011- ) Person.Of.Interest.S01E02


“Karşılığını vermeden bir şey alamazsın.”


(FlashForward.S01E04)


 


 


Grafiksel kullanıcı arayüzü (GUI) kullanan ilk kişisel bilgisayar.


Xerox Alto: Xerox Alto, Grafiksel kullanıcı arayüzü (GUI) kullanan ilk kişisel bilgisayar. 1973 yılında Xerox Palo Alto Araştırma Merkezi'nde geliştirilmiştir. Ancak, bu bilgisayar ticari değildir. Yaklaşık 2000 adet üretilip Xerox ve çeşitli üniversitelerde kullanılmıştır. Apple Lisa ve Macintosh bu bilgisayar temel alınarak geliştirilmiştir.


 


TANRI VE İNSAN


Herhangi bir Tanrı fikri, insanın beyinde beraber çalışan farklı bölgelerden gelmektedir.


--


Tanrı'yı yenemeyen insan, Tanrı olmaya çalışır


--


İnsan uyurken de kendisi adına dua etmeleri için melekleri ister. Uyurken kim bizim adımıza kim dua eder ki?


--


Tanrı'yı oynayan insanların kaderi her zaman yalnız olmaktır.


(Hannibal Dizisi 2013.S01E05.)


Sanatçının cehennemini açıklama konusunda Sidney Sheldonun sözünü söylebiliriz; Bir parça boş beyaz kâğıt, Tanrı’nın bize Tanrı olmanın ne kadar zor olduğunu anlatma yoludur. ”


Barton Fink (Film 1991)


Eğer Tanrı Yoksa, Hayatın Anlamı Nedir?


 Tarihteki en büyük zihinlerden bazıları hepimizin yüzleştiği o nihai soruyu cevaplamak için depresyonlar atlattı, hattâ intiharı bile düşündü:


"Ne anlamı var?"


Birçok insana göre, eğer bir tanrı yoksa hiçbir şeyin anlamı yok.


Tanrısız bir yaşamla karşılaşıldığında verilebilecek en tuhaf tepkilerden biri, büyük Rus romancı Lev Tolstoy'dan gelmiştir. Tolstoy bir Hıristiyan olarak yetiştirildi ve genç yaşta inancını kaybetti. "Savaş ve Barış" ve "Anna Karenina" gibi romanları sayesinde bir serveti, ailesi ve şöhreti vardı. Ama kırklı yaşlarının sonlarında, her şeyi sorgulamaya başladı. Tolstoy çaresizlik içinde, intihara uzanabilecek bir depresyon uçurumunun kenarında duruyordu. Ona böylesine azap çektiren şeye cevap bulamıyordu. "Neden yaşıyorum?"


"Hayatımda, ölümün kaçınılmazlığının yok edemeyeceği herhangi bir anlam var mı?"


Umutsuzca, yaşamın daha büyük bir amacının olduğuna inanmak isteyen Tolstoy bir umutla felsefeye ve bilime koştu ama acısı daha da derinleşti.


"Sen sadece, parçacıkların geçici ve tesadüfi bir birikimisin."


"Sen, bir şeylerin rastgele bir araya gelmesinden oluşan bir yığınsın."


Nihayet, Tolstoy bir yanıt buldu ve uçurumun kenarından geriye çekildi. Özü itibariyle, Tolstoy'un çözümü de buydu.


Ruhani inziva ve adanmışlık.


Tolstoy'un anlamsızlık tehdidine verdiği cevap geri gidip, Tanrı'yı bilinçli olarak kucaklamaktı.


"Tanrı gerçekten var."


"Bunu yalnızca bir an için fark ettim ve yaşamanın olasılığını ve keyfini hissettim."


"Tanrı'ya olan inancıma geri döndüm. Artık onsuz yaşayamayacağımı biliyordum."


Artık yaşlanmış olan Tolstoy bir Hıristiyan cemaatine liderlik etmek için kendini toplumdan soyutladı. Tıpkı bu keşişler gibi, dindar bir münzeviye dönüştü. Ama ben, bir insanın kendisini ruhani bir yaşama adayarak, anlama ve memnuniyete ulaşıp ulaşamayacağını öğrenmek istiyorum. Manastırdaki en genç keşişlerden biri olan Michael birader tıpkı Tolstoy gibi, dünyadan ve dünyevi varlıklardan vazgeçmiş.


 


Richard Dawkins belgeseli olan Sex, Death and the Meaning of Life (2012–) Tv Dizisi


TEDAVİDEKİ ETİK


Her daim 2 çeşit doktor vardır: Hastalığı tedavi edenler ve tüm hastalıklara çare bulma umuduyla araştırma yapanlar. Araştırma bedeline karşılık kaliteli bakım bedeli ve ikisi de ne yazık ki kazanca bağlıdır. Araştırma sayesinde birçok hastalığın tedavisini keşfedebiliriz, insanlığı daha sağlıklı yapmak için.  Sizce olması daha düşük ihtimalli bir şeye prosedürden faydalanmak için küçük bir meblağ harcamak etik midir?


Toplumun iyiliği için hastayı ve hastanın sağlığını feda etmek mi daha iyidir? Eğer tedavi edemiyorsak, kaçınılmaz sonu beklemez miyiz?


Evet. Buna kim karar veriyor?


Doktor mu, hasta mı, sigortacı mı?


Başarı şansıyla yüksek maliyet arasındaki değerlendirmeyi yapacak konumdaki kişiler için;


 (hastalarımız için en iyisini yapmak bizim işimiz değil mi?)


 Evet. Ama ironi şu ki işimizi çok iyi yaptık ve yaşlanan bir toplumda yaşıyoruz. Bir hastalığa yenik düşecek birine kaynak ayırmak mı doğrudur yoksa daha iyi bir hayat sürebilsinler diye çocuklarınız için tedavi yöntemleri bulmak mı mantıklıdır?


Doktorlar arasında şu şekilde bir söz vardır: “Hiçbir doktor bir hastasını kaybetmek istemez ama her doktor birini kaybeder.”


Coma (2012) 1-2 Bölüm


Biliyoruz ki 200 sene önce cerrahlar, inceleme yapmak için mezarlıklara gizlice girip cesetleri çalmak zorundaydı. Bu numuneler, devasa bir ilmin öncüleri. Biyomühendislik şu anda elimizin altında. Umblikal kordlardaki kök hücreler var elimizde. Faydalarını görene kadar kimse bunun değerini anlamaz. Bu insanları kurban etmek faydalımı diye sorarlar.  Bunlar doğru kelimeler: "Kurban etmek" Burada ne yapıyorsunuz? Bu numuneler canlı tutulmadığında dokuları, hayati organları korneaları ve derileri için biçilirler. İnsanlığa fayda sağlamaya devam ederler... Hayatını 5 dolarlık bağış için yalvararak ve bürokratlarla tartışarak geçirdiğinde sonra bana gelip 'bunları bırakıp kırık kemikleri onarmalıyız ve kafadaki ölümcül illeti yok etmeliyiz' diyebilirsin. Ya da 'devam edebiliriz' diyebilirsin. Böyle malumatları geçiştirdiğimi itiraf etmeliyim böylelikle olayları kontrol altında tutabiliyoruz ama... Sürünün ayıklanması gerek. Ve insanlığı mükemmelleştirmeliyiz. Şu an bu binada Alzheimer ve lupus için bir tedavi olduğunu biliyor muydunuz? Bir fark yaratıyor mu bu? Kanseri, soğuk algınlığını ve her şeyi tedavi edeceğiz. Bu noktaya gelebilmemiz binlerce yıl sürdü. Büyükbaban ile ben böyle bir karara varmasaydık binlerce yıl daha sürerdi.


Coma (2012) 3-4 Bölüm


 


İnançsız Fakat Tanrı Fikri Taşıyandaki Gizlenen Bir Gerçek


“Tanrı'yı yaratmamızın sebeplerinden biri de mantıksız olayların suçunu, daha yüce bir güce atmak içindir.”


“Başarın sonucu Tanrı kompleksine kadar varabilir.”


Coma (2012) 1-2 Bölüm


İnsan vücudu üst düzey bir laboratuvardır, Fonksiyonları birbiriyle ilişkilidir ve kopyalanması imkânsızdır. Belirli hastalıklara maruz kalmış insanların üzerinde testler yapılan testlerin hiçbiri doğruyu vermez. Bu nedenle test sonuçları genelde hayali varsayımlardan öteye geçmez.


Coma (2012) 3-4 Bölüm


12 ARALIK 2016 NEYİN SONU?


Günümüze en uzak olan tarih oydu. Diğer olasılıklar da ona çıkıyor gibiydi. 12 Aralık 2016. Tarihinden sonra "Son" yazıyordu. Acaba Neyin sonu?


(FlashForward.S01E17)


66.6 SIRRI


Kuran'dan... 66. Tahrim Suresi’nin 6. ayeti. "Kendinizi ve ailelerinizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır!"


(FlashForward.S01E14)


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 





Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar

Yorumlar