Kötüler
| |
Hz. Pir Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (Kuddise
sırruhu’s-sâmî) Efendim buyurdular:
O güzele kendi gözünle bakma... isteneni isteyenlerin
gözüyle gör!
Kendi gözünü yum..gözünün yerine, ona aşık olanlardan
ariyet bir göz edin...
Hattâ âriyet olarak ondan bir göz, bir görüş, al da onun
yüzüne, onun gözüyle bak!
Bak da bıkmadan, usanmadan emin ol. İşte ululuk ıssı
peygamber, bunun için “Kim kendini Tanrı’ya verirse Tanrı,
kendisini ona verir” dedi...
“Onun gözü de ben olurum, eli de, gönlü de... bu suretle devleti,
bahtsızlıktan kurtulur”
buyurdu.
Ne olursa olsun, kötü ve istenmeyen bir şey bile olsa
değil mi ki sana kılavuzluk etti, sevgiline ulaştırdı, sevimlidir, dosttur!
Vâza başladı mı zâlimlere, taş yüreklilere ve
itikatsızlara dua eden bir vaiz vardı... mimbere çıktı mı yol kesenlere duaya
başlar,
Ellerini kaldırıp “Yarabbi, kötülere, fesatçılara,
isyancılara merhamet et!
Hayır sahipleriyle alay edenlerin hepsine, bütün kâfir gönüllülere,
kiliselerde bulunanlara merhamette bulun”
derdi.
Temiz kişilere hiç dua etmez, kötülerden başkasına duada
bulunmazdı.
Ona “Hiç
böyle bir âdet görmedik... sapıklara dua etmek mürüvvet değildir” dediler.
Dedi ki: “ Ben onlardan iyilik
gördüm... bu yüzden onlara dua etmeyi âdet edindim.
O kadar kötülükte bulundular, o derece zulüm ve cevir
ettiler ki nihayet beni şerden kurtardılar, hayra ulaştırdılar.
Ne vakit dünyaya yöneldimse onlardan eziyetler gördüm,
meşakkatler çektim, dayaklar yedim.
Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... beni o kurtlar
yola getirirlerdi.
Benim iyiliğime sebep oldular... ey aklı başında adam, bu
yüzden onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!”
Kul dertten, elemden Tanrı’ya sızlanır, uğradığı
zahmetten yüzlerce şikayette bulunur.
Tanrı da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır
bir hale getirdi, seni doğrulttu,
Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan
uzaklaştırıp kovandan şikayette bulun!
Hakikatte her düşman senin ilâcındır... sana kimyadır,
seni faydalandırır, gönlünü alır senin!
Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Tanrı
lutfundan yardım dilersin.
Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Tanrı
tapısından uzaklaştırır, seni meşgul ederler!
Bir hayvan vardır ki adına porsuk derler... dayak yedikçe
şişmanlar, semirir, semirir.
Ona sopayı vurdukça iyileşir. Sopa vuruldukça semirir,
büyür...
İşte müminin canı da hakikatten bir porsuktur, o da
zahmet ve meşakkatlerle kuvvetlenir, semirir.
Bu yüzden peygamberler eziyetlere, zahmetlere uğradılar...
onların çektikleri meşakkat, bütün cihan halkının çektiği meşakkatten daha
üstündü, daha artıktı!
Çünkü canları da, bütün canlardan daha büyük, daha
üstündü... onun için de onların uğradıkları belâya başka bir taife uğramadı.
Deri, ilâçlarla belâlara uğrar da Taif derisi güzel bir
hale girer.
Yoksa ona o acı ve keskin ilaçlar sürülmeseydi pis pis
kokar, berbat bir hale gelirdi!
İnsanı da tabaklanmamış deri say... rutubetten nem kapar,
çirkin bir hale gelir, ağır ağır kokar!
Sen, ona acı ve keskin ilâçları fazlaca ver de
temizlensin, lâtif bir hale gelsin, semirsin!
Buna kudretin yoksa senin dileğin olmaksızın Tanrı bir
zahmet verirse ona sabret, ona razı ol!
Çünkü dosttan gelen belâ, sizi temizler... onun bilgisi,
sizin tedbirlerinizden üstündür!
Bir adam, belâda sâfa görürse belâ, tatlılaşır... hasta
iyileştiğini görünce ilâç, kendisine hoş gelir.
Mat olduğu halde kazandığını görür de “ Ey sözlerine, özlerine inanılır kişiler, beni öldürün!”
der.
Bu kötü kişi de başkasına fayda verdi ama kendi hakkında
merdut bir adam kesildi.
İmandan gelen merhamet, ondan alındı... Şeytan sıfatı
olan kin, ona çattı, sataştı!
Hiddetin, kinin yapılıp düzüldüğü tezgâh oldu... bil ki
kin, sapıklığın, kâfirliğin temelidir!
Birisinin İsa aleyhisselâm’dan ’’Âlemde bütün güç şeylerin en gücü nedir?’’ diye sorması
Akıllı birisi, İsa’ya “Âlemde her şeyden daha sarp, daha güç nedir?’’ diye sordu.
İsa dedi ki: “Ey can, en sarp, en
güç şey, Tanrı gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bile su gibi titrer!”
Adam “Peki, bu Tanrı gazabından nasıl aman bulmalı?” deyince İsa şöyle cevap verdi: “Kızdığın zaman kızgınlığına uyamamak gerek!”
Kötü kişi bu kızgınlığın madenidir... onun çirkin
kızgınlığı yırtıcı canavarların kızgınlığını da geçer!
O hünersiz kişi, kızgınlıktan vazgeçmekten başka
Tanrı’dan ne rahmet umabilir ki?
Gerçi bunların âlemde bulunmamasına imkân yok; bunlar da
lâzım bu dünyaya... fakat bu sözü söylemek, onları büsbütün sapıklığa atmaktır!
Dünyada çare yok, sidik de bulunur; bulunur ama arı duru su değildir
ya!
Mesnevi-i Şerif, c. IV, b.75-119
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »
Yorumlar
Yorum Gönder