Köpek Sevgisinde Orta Yolu Bulmak
| |
Bir mail-bir cevap
İnsanın her sorduğu konuda öncelikle kabul ettiği
fıtratına uygun bir cevabı bulunur. Ancak bir konu hakkında birçok malumatı bir
araya getirmeye çalışmak ile sonuca varmak, insanda zannı galibî ile bir
yönelime neden olabilir. Ancak bu da ulaşılan bilginin seviyesi ve kemali ile
alakalıdır.
Bir Meselelerde orta yolu bulmak kolayda
değildir. Cevabın gelişi sorunun
soruluşunun içinde olduğu gibi, soran ve sorulanın kalbî dehlizindeki meylin
istikameti ile yakından alakalıdır. Herhangi bir meselede orta yolu/sonucu
bulmak ve açık kapıları olan görüşler barındırmakta “ân”ın diğer bir “ân”ına
kendini de rehin bırakabilsede gelecek için kurtulmaya vesile olur.
Sorular ve cevaplar zahir- batın, teşdit - tahfif,
azimet - ruhsat vb.. ile kayıtlı olduğu için insanın “ân”ıyla hangisi uyumlu
bulunuyorsa onu kabul ve ret eder.
Bu meyanda bir kardeşimizin kendince veya başkaları
tarafından olduğunu farz edelim, aşırıya kaçtığı zannedilen bir köpek sevgisi
olduğunu belirterek, bu konuyu değerlendirmekte, tatmin olacağı bir
cevabı bulmaya çalışmakta olması hasebiyle bize bazı sorular yöneltmiştir.
- Benim
hayvanlara düşkünlüğüm sevgiden mi yoksa merhamet mi?
- Allâh
Teâla'ma olan sevgimin önünde mi?
- Sitenizde
Aliyy-ül Havvâs kaddesellâhü sırrahu´l azîz Hazretleri köpeğin
zararlarından bahsederken;
Köpeğin artığı, bedenin esası olan kalbi öldürerek,
cennete götürecek nasihatleri dinlemekten alıkoyduğunu söylemiştir. (Köpek
sevgisi insanı hipnoz eder.)" diyorsunuz.
- Burada
geçen köpek kelimesinden zâhiri manâ da mı yoksa batîni manâ da mı bir
anlam çıkarmalıyız?
- Köpek
sevgisi bana perde mi?
Köpek sevgisi dinin temel konuları içerisinde yer
almaz. Dolaylı şekilde sosyal hayat ve insan karekterleri ile ilgili direk
bağıntısı olduğundan cevapların doğruluk/yanlışlık üzerine olması farklılıklar arz eder.
Soruların cevabında soran kalbine uygunu bulmak istediğini düşününce cevabı
birine doğru olurken diğer bir insan için yanlış olacaktır.
Biliyoruz ki, sevginin cevabını bulmak mümkün
olabilir, ancak fıtratın yani beşeri yaratılışın meylinin teskin olması, tatmin
olması o denli kolay değildir.
Neticede insanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da
orta yolu bulmak ile huzura kavuşabilir.
Soruların cevaplarını kendimiz bulmak için bazı
bilgileri yorum katmadan müsbet ve menfi olabilecek cepheden aşağıda sundum.
Sonuçta da söyleyeceğimiz gibi “karar size aittir.”
Zerdüşt
dininde inek ve köpek kutsaldır. Bazı Hindu dinlerinde hayvan öldürmek
yasaktır. Eski Mısır dini hayvana tapma şeklinde idi: meşhur Apis öküzü
herkesçe malûmdur. Mısır'da timsah ve kartal’a da tapılırdı. Aşağı Mısırda
köpek aynı durumda idi. Bu «tanrı» hayvanları öldürmek, idamı gerektirirdi.
Eski Yunan inancına göre «yer-altı» nı üç başlı bir köpek (Kerberos) beklerdi.
Bk. A Schimmel. Dinler Tarihine giriş,
1958, An- kara, s. 50 vd.; E. Peterich, Küçük Yunan Mitolog- yası (Türk, tere.)
1959, Ankara, s. 55.
Bugün
avcılar, kuşkusuz tarih öncesi avcıları da, hoşlandıkları için ya da tören amacıyla yaban hayvan yavruları
beslemeye alışıktır. İnsan, düşman
hayvanları korkutsun diye köpeği kendi barınağından kovmamış, kendi yiyecek artıklarını da vermiştir. Kuraklığın,
böylesine artması sonucu, üretici
yalnızca yaban hayvanlarının yavrularını değil, dişili erkekli,
büyüklü küçüklü her çeşit hayvan
sürülerini kendi barınak çevresine sokmuştur.
Böylesine yan evcil çeşit çeşit hayvanların, kolayca yakalanacak av niteliğinde yokluğunu anladığı an, hayvan
evcilleştirmeye başlamış demektir.
Bk: V. GORDON CHILDE, KENDİNİ YARATAN
İNSAN, İnsanın Çağlar Boyunca Gelişimi, Çeviren: Filiz Ofluoğlu, Varlık
Yayınları, Sekizinci b asım: 2006, İstanbul , Sh:53
“Şayet köpekler de diğer ümmetler gibi bir ümmet
olmasaydı onların öldürülmesini
emrederdim.”
İbn Mâce,
Sünen,Kitâbu’s-Sayd, 2; Tirmîzî, Ebû
Đsâ Muhammed b. İsâ b.
Sevre, Sünen,Beyrut: Dâru’l-Fikr, thk. Kemal Yûsuf el-Hût,
Kitâbu’l-Ahkâm ve’l-Fevâid, 4.
Açıklama: Bu hadiste, köpeklerin de diğer ümmetler gibi
bir ümmet olduğu ifade edilmektedir. Bu
hadisten hareketle köpeklerin her yönüyle diğer ümmetler gibi olduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi
hayvanlar ile insanlar arasında her yönüyle
bir benzerlik vardır dersek hayvanların da insanlar gibi
yükümlülüklerinin olduğunu söylemiş
oluruz ki bu da doğru bir yaklaşım değildir.
Muhammed Muhammad Muafî Ali el-Mehdeli, “Min Âyâti’llah
fi’l-hayvânât”, www.55a.net, 07.10.2005.
Açıklama:
Köpek ve diğer hayvanların öldürülmesini emreden rivâyetleri uzun uzun
tartışan Cahız, Hz. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin
bir sebebe bağlı olmaksızın bu hayvanların öldürülmesini emretmesinin mümkün olamayacağını belirttikten
sonra şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır:
“Muhtemelen o günlerde Medine’de bulunan
köpekler yırtıcı ve saldırgan olup
insanları ısırdıkları ve Medine halkının çoğu köpekleri dövüştürdüğü ve onlarla kumar oynadıkları için olmalıdır.
Câhız, Kitâbu’l-Hayvan,I, s.194.
Ona göre yırtıcı ve kuduz olan köpeklerin zararı, kurttan daha fazladır.
Câhız, Kitâbu’l-Hayvan,I, s.199.
Cahız, köpeklerin öldürülme emrinin, genel ve
mutlak olmadığını şöyle delillendirmektedir: “İnsanlar köpek
edinmenin boşve cahillik olduğu
konusunda hem fikir değiller.
İyiliği emredip kötülüğü yasaklayan kadılar, fakihler, abidler, valiler, zahitler, katipler, sorumlu
ve yetkili olan kimseler, kendileri için isyan
etme ve karşı gelme imkânı olmayan kimselerin evlerinde köpek
beslediklerini gördükleri hâlde müdahale
etmeme konusunda hem fikir olmalarının nedeni, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellemin Medine’deki köpeklerin öldürülmesini emretmesinin bir nedeni olduğunu bilmelerinden
kaynaklanmaktadır. Şâyet onun bir gerekçesi olmasaydı yukarda saydıklarımız, isyankârlarla barış
yapma konusunda ittifak etmezlerdi. Hiçbir
insanın, kendi aleyhine şahitlik
yapan bir kişi hakkında evinde köpek beslediği için hâkimin yanında onu tenkit ettiği görülmemiştir.
Hiçbir hâkimin de köpek beslediğinden
dolayı şahitliğini reddettiği bir insan
göremezsin. Belki köpek edinme
emredilseydi, ancak böyle bir durum ortaya çıkabilirdi.”
Câhız, Kitâbu’l-Hayvan,I, s.195
**
Diğer
taraftan yaşam mücadelesi veren hayvanlara yardım eden, onların hayatta kalmalarına vesile olan, yaşantı olarak da
iyi olmamasına rağmen cennete giren bir
kadından söz eden hadisleri görmekteyiz:
“Miracta Hz.
Muhammed’e cennet, gösterilir. Orada
fahişe olan bir kadını görünce, Cennete girme nedenini sorar. Kendisiyle beraber olan melek şöyle cevap verir: Bu kadın bir köpeğin çok
susadığını görür. Eteğini çıkarır ve
kuyuya salar. Daha sonra ıslattığı eteğini köpeğin boğazına sıkar.
Bunu köpek doyana kadar devam eder. Bu nedenle cennete girmiştir.”
Tûsî,
Şeyhu’t-Tâife Ebû Cafer Muhammed b. Hasan, el-Mebsût fî Fıkhi’l-Đmâmiyye, Tahrân: el-Mektebetu’l-Murtaziyye, 1387, VII
s.47.
**
Hz.
Peygamber’in, hayvanların neslinin korumasına önem verdiğini gösteren örneklerden biri de, köpekler hakkındaki şu hadisde yer almaktadır:
“Şayet köpekler de sizin
gibi bir ümmet olmasaydı öldürülmelerini emrederdim. Onlardan sadece siyah
olanları öldürünüz. Ekin, çobanlık ve avcılık dışında başka amaçlarla köpek
edinenlerin sevaplarından her gün bir kırât eksilir.”
İbn Hibbân, Muhammed b. Hibbân b. Ahmed et-Temimî
el-Bustî, Sahîh-i İbn Hibbân,2. Bsk. Beyrut: Muessesetu Risâle,
1993, XII, s.473.
İmam
Suyutî, bu hadisi şöyle değerlendirmektedir: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellem , insanlar gibi bir ümmet olan
köpeklerin türünü yok etmeyi hoş karşılamamıştır. Çünkü Allah’ın yarattığı bütün mahlûkatın mutlaka bir
hikmeti ve bir faydası vardır. Bu nedenle Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellem, sadece zararlı olan hayvanların öldürülmesini emretmiştir.
Suyûtî, Şerhu Sünen-i İbn Mâce, I, s.2312
“Kim çobanlık, av ve ekin bekleyen köpekler dışında köpek
edinirse her gün onun sevabından bir
kırât azalır.”
Buhari, Sahih-i Buhari,Kitabu’z-Zebâih ve’s-Seyd, 6.
**
Yine
hadislerden biri Abdurrezzak’ın Musannef’ınde naklettiği şu hadistir:
“Hz. Muhammed Medine’deki köpeklerin öldürülmesini
emretti. Medine kenarında bir kadının
köpeği olduğu kendisine haber verildi. Hz. Muhammed de bunun üzerine oraya o köpeğin öldürülmesi için birini gönderdi. O
da gidip o köpeği öldürdü.”
Abdurrezzâk,
Musannaf,X, s.432; Tahavî, Ahmed b. Muhammed b Semle Ebû Cafer, Şerhu
Maâni’l-Âsar,1.Bsk. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1399, IV, s.53;
Munâvî, Zeynuddin Muhammed Abdurrauf b. Tacilarifin b.
Ali, Feyzu’l-Kadir, Şerhu’l-Cami’i-Seğîr min Ehâdîsi’l-Beşîyri
ve’n-Nezîyr,1.Bsk. Mısır: el-Mektebetu’t-Ticariyetu’l-Kubrâ, 1996, IV,
s.406.
Diğer taraftan bazı hadislerde Peygamber’in bazı
köpekleri, itlâf etme emrinin dışında tuttuğu
görülmektedir. Bu konuda bir hadiste
şöyle denilmektedir:
“ Kim çoban, av ve ekin
köpeği dışında bir köpek edinirse onun sevabından her gün birkırât
eksilir.”
Tirmîzî, Sünen,Kitâbu’l-Ahkam ve’l-Fevâid, 4;
Abdurrezzâk,Musannaf,X, s.432.
Bazı hadislerde ise, melek-köpek tezatlığından söz
edilmektedir:
Hz.
Ali kerremallâhü veche den nakledilen bu konudaki bir hadis de şöyledir:
Hz. Peygamber: “İçerisinde cünüb (boy abdestsiz) kişi ve köpek
bulunan eve melekler girmez, buyurdu.”
Ebû Dâvud, Tahâret, 90 / 227, Libâs45; en-Nesâî,
Tahâret, 168, Sayd11.
“Melekler, köpek
ve resim bulunan eve girmezler.”
Abdurrezzak, Musannef,X, s.433
**
Kardeşimiz Aliyy-ül Havvâs kaddesellâhü sırrahu´l azîz
Hazretlerinin kelamı ile bize soru yönelttiği için onun talebesi Abdulvehhâb
Şarânî rahmetullahi aleyhin yazdığı Mizân ül Kübra eserinde geçen Köpek bahsini
burada aktaralım.
İmam-ı Şâfiî’nin, Ahmed’in ve Ebû Hanîfe’nin, köpek
necistir kavilleri/sözleri ile, İmam Mâlik’in temizdir kavlidir.
Birincisi necis olmasında teşdîddir.[azimet]
Köpeğin yediği veya içtiği kabın temizlenmesinde,
necasetinin gitmesi için yedi kerre yıkamak lâzımdır. Ancak Ebû Hanîfe’ye göre
böyle olmayıp, eğer bir defa ile içindeki şey izâle ediliyorsa, bir defa
yıkamak yetişir, yoksa zann-ı gâlib ile temizleninceye kadar onu yıkamak
lâzımdır isterse yirmi defa olsun; ille yedi dememelidir, buyuruyor, imam Mâlik
ise, temizdir, yediği kabı yedi defa yıkamak gerekir. Bu necis olduğundan değil,
emir böyle olduğundandır; sebebi bilinmez.
Köpek, bir uzvunu kaba soktuğu zaman da aynıdır. Çünkü
köpeğin bir uzvunu, yiyecek veya içecek kabına sokması, ondan yemesi ve içmesi
gibidir. İmam Mâlik ise, buna muhalif olarak, yedi defa yıkamağı, sadece
köpeğin yediği ve içtiği kab için buyurmuştur.
Böylece iş, Mîzânın (hükmün] iki mertebesine râci'
oldu. Ayn ve sıfatı birlikte söyleyip, her iki bakımdan necistir diyen, sıfatın
zâttan ayrılması söz konusu edilemez yönünden demiştir. Zatî olarak temiz olduğunu
söyliyenin veçhi[yönü] ise, eşyada asıl olan temizliktir, necaset ise arızîdir.
Çünkü o, temiz ve her ayıbdan mukaddes olan Allahü Teâlâ’nın yaratmasından
sâdır olmaktadır. Aynının temiz olması sözümüz edeb-dendir. Ama eserlerini,
alâmetlerini bedene veya dîne zararlı görürsek, ondan sakınırız, Keşf sahihleri,
sözbirliği ile bildiriyorlar ki, köpeğin artığını yemek veya içmek, kalbe
kasvet, katılık verir. Hattâ bir va'z nasîhat karşısında incelmez ve hayırlı bir iş
yapmaz.
Mâlikî
eshâbımızdan biri bunu tecribe eyledi ve bir köpeğin içtiği sütten içti. Dokuz
ay, kalbi bütün iyiliklere karşı daraldı, nerdeyse ölecekti. Ondan hâsıl olan şey, ondan sakınmanın vâcib olduğunu bildirmektedir. Ona
zât ile beraber sıfat bakımından, yahud yalnız sıfat bakımından necis
kelimesini kullanmak caizdir. Nitekim Allahü Teâlâ da, kâfirlere, küfr
sıfatları bakımından pis ismini veriyor. Ama o kâfirlerden biri müslüman
olunca, temiz oluyor. Necaset, ya'nî pislik ayn, yanî aslî olsaydı, müslüman
olmakla temizlenmezdi.
Üstadım Aliyyülhavas'dan (rahimehullah) işittim.
Buyurdu ki:
Köpeğin aslının necis olduğuna dâir, elimizde, şerîatin sahibinin, onun
satışını ve bedelini yemeği yasak etmesinden başka delil yoktur. Ama sıfatı
bakımından necis olduğuna gelince; Artığının kalbi öldürmesi bakımından necistir,
zatı temiz olmakla beraber yılanın zehirinin bedene yaptığı zarardan kaçınmak
lâzım olduğu gibi, ondan da sakınmak vâcibdir. Belki sakınmada bu daha önce
gelir. Çünki dîne zarar vermektedir.
Yine buyurdu:
Eseri
bakımından köpeğe necis, zatî bakımından temiz demek bid'at değildir. Nitekim
Allah Teâlâ, müşriklere neces, kumara,
ensab ve ezlâma rics, ya'nî pis buyuruyor. Halbuki dört mezhebin âlimleri,
müşrikin cisminin temiz olduğunda icmâ' etmişlerdir. Kumar, ensab ve ezlâm
âletleri de böyledir. Yine buyurdu: Köpeğin artığı, bedenin esası ohn kalbi
öldürdüğü, veya Cennete götürecek vâ'z ü nasîhatlan dinlemekten alıkoyan bir
zâiflik verdiği için, Şerîatin sahibi (sallallahü aleyhi ve sellem), onun
eserini yıkamakta mübalağa edip, bu eseri tamamen gidermek için, biri toprakla
olmak üzere yedi defa yıkamalıdır, buyurdu.
Zira onda, bir araya geldiklerinde bitkileri yetiştiren su ve toprağı
birleştirdi. Buradan anlaşıldı ki, şerîatin sahibinin, onun artığını yedi defa
yıkamağı emr etmesi, cismi temizdir sözüne bir noksanlık getirmez ve ters
düşmez.
Yukarıda geçen zehirli yılan misâli gibi. O halde
Şerîatin sahibinin, biri toprakla olmak üzere yedi defa yıkamağı emr etmesi,
dînimize karşı şefkatinin, bize karşı merhametinin çokluğundandır. Aynı
şekilde, sıfatının necis olduğunu söylemek, mezkûr sıfatın zâttan ayrılması
imkânsız olduğundan, cisminin temiz olmasını bildiren sözü silip atmaz.
lmam-ı Şâfiî’nin ve ona uyanların, köpeğe, zâtı ve
sıfatları necistir demelerinde tevessü', ya'nî muhteva genişliği olduğu gibi,
İmam Mâlik ve uyanların köpeğin zâtı da, sıfatları da temizdir demelerinde
tevessü' ve ekseriyet vardır. Çünkü sıfatları sahibinden, ya'nî zâtından
ayrılmazlar. Aksi de böyledir. Kardeşim Efdalüddin (rahmetullahi aleyh) buyurdu
ki:
Köpek
zatî bakımdan temiz, sıfat bakımından necisdir.
Seyyidim Aliyyül-havasdan (rahimehullah) işittim.
Buyurdu:
Köpeğin değdiği şeyi yıkamak vâcibdir veya müstehabdır diyenlere, itiraz
edilmez. Çünkü illeti gizlidir, insanların çoğunun akılları buna ermez. Zira
bizim bildiğimize, ancak bazı keşf sâhibleri muttali' olurlar. Bazıları ise,
köpeğin değdiği Şeyi yıkamağı akıl almaz, öylece yapmak lâzımdır diyeni ilzam
edip, bu söz, şerîatin sahibinin, ümmetine, ma'nâsını anlamıyacak şekilde hitab
etti demeğe yol açar: bu ise, şerîatin sahibinin mansabının münezzeh olduğu,
abes, fâidesiz konuşmasına yakın düşer. Halbuki Allahü Teâlâ, O'na (sallallahü
aleyhi ve sellem) kendisine indirdikleri, emrettiklerini insanlara teblîğ
etmekle, açıklamasını emr etti. Bu ise, ancak onlar tarafından emrin iyice
anlaşılması için, tebliğin lâfz ve ma'nâ bakımından insanlara ulaştırılması
ile olur. Onda bir şey örtülü kalamaz. Bunun için Habîbine (sallallahü aleyhi
ve sellem) Mâide sûresi altmışyedinci âyetinde: «Eğer
tebliği tam yapmazsan, Allanın sana verdiği peygamberlik vazifesini yerine
getirmiş olmazsın» buyuruyor.
Resûlullah, beyân etmemekten, mutlak olarak ma'sûmdur.
Ben derim ki, bu ilzamın vârid olması, bazan bu cinsten şeylerin gelmiş
olması, tefsîrlerde tasavvur olunan ma'nâ ile, bazı kimselerin îmanını denemek
içindir. Acaba illetini bilmeden bir işi yapmağa koyulacaklarmı, yoksa
hikmetini öğreninciye kadar o işi yapmaktan uzak duracaklar mı, diye denemek
içindir. Keşf sâhibleri buyurmuşlardır ki, amel bir şeyle muallel, illetli
olmayınca, îman makamında daha kuvvetli olur ve sevabı illetli olandan büyük
olur. Çünkü ekseriya, bu durumda mükellef için, sevâb ve benzeri şeylerden bu
illetin gereğiyle, amel etmeğe büyük sebeb olur; Sırf Allahü teâlânın ve
Resulünün emrine imtisal etmek değil. Bu ise, kemâl makamı için noksanlıktır.
Herşeyin en doğrusunu Allah Teâlâ bilir.
Üstadım Aliyyülhavas'dan (rahimehullah) işittim.
Buyurdu: Köpeğin temiz olduğunu söyleyen, köpeğin artığını yıkamak hakkındaki
nassı reddedemez. Belki onunla amel etmeği uygun görür. Âlimler arasındaki
ihtilâf, ancak illette veya yedi sayısında veya ben sayı olmamasındadır. İllet
ve sayıdaki ihtilâfa gelince, bu dinde kötülenmez. Zira köpeğin temiz olduğunu
söyleyen de, bildirildiği gibi, yıkanmasını söylemektedir. Yedi sayısına, ya'nî
yıkamanın yedi kere olmasına gelince: Biz, bu husustaki emrin istihbâb [güzel]
için olduğunu kabul etsek de, ictihâd onu teşdid mertebesine çıkarıyor.
Nitekim necis olduğunu söyliyenler bunun üzerindedir. Bunu iyi bil, çünkü çok
güzel bir açıklamadır. Bu hususta biz bir kitab yazdık ve bu konuda vârid olan
güzel sualler ve cevabları orada bildirdik. Özeti şöyledir:
Keşf
sâhibleri, nakil âlimleri ile, köpeğin necis olmasında ve değdiği şeyin
yıkanmasında ittifak halindedirler. Sadece
illette ihtilâf etmişlerdir. Malûmdur ki, illette ihtilâf, ahkâmda ayıblanmaz.
Keşf sahihlerine göre esas illeti, sıfatının necis olması olup, şarab, kumar,
ensâb, ezlâm gibi kalbi öldürmesi, Allah teâlâyı anmaktan ve namazdan alıkoymasıdır.
Keşf sahihlerinden başkasına göre ise illeti, ya aynı ve sıfatının birlikte
necis olmasıdır. Yoksa ikisinin de temiz olduğunu söyliyenin, yıkamak kulluk
icâbıdır demesi anlaşılmıyor. Bunda olan şey gizli değildir. Zîra yedi defa
yıkama emri, onun necis olduğunu gerektirir ve elbette öyledir. Aksi takdirde
şerîatin sahibinin sözü, abes, fâidesiz, boş söz gibi olur. O halde bu
beyandan, necis olduğu kesin olarak bellidir. Yahud da zâtının, ya da sıfatının
necis olmasıdır.
Biri de, İmam-ı Şâfiînin ve Ebû Hanîfenin hınzırın [domuzun]
necis olduğu kavilleridir. Şâfiîye göre yedi defa, İmam-ı A'zama göre, bundan
önce köpek bahsinde geçtiği gibi bir defa yıkanır. Bununla imam Mâlikin, canlı
ise temizdir kavlidir. Birincisi teşdîd, ikincisi tahfîfdir. Böylece iş,
Mîzânın iki mertebesine râci oldu. İmam-ı Nevevî, delil bakımından temizliğini
ihtiyar eyledi ve Münezzeh şerhinde, delil bakımından râcih olan, ya'nî tercîh
olunan, domuzun bevlinin, topraksız olarak bir defa yıkanmasının yeterli
olmasıdır. Âlimlerin çoğu böyle demişlerdir. Muhtar [beğenilen, seçilen kavil]
de budur. Çünkü esas, köpekte olduğu gibi, onun dokunduğu şeyi yıkamanın vâcib
olması değildir ki, şer'-i şerîfde köpekle bir sayılsın dedi. Yıkamada domuzu
köpekle bir tutanın vechi, cisim ve et bakımından, köpekten daha habîs, aşağı
olmasındandır. O halde köpeğe kıyası açıktır. Temiz olduğunu söyliyenin vechi
ise, köpek gibi, onun hakkında, yıkama konusunda, yedi defa olduğunu bildiren
bir nassın bulunmamasıdır. Etinin haram edilmesi, necaset konusunda onu köpekle
bir saymağa götürmez. Allah Teâlâ, leşi ve şarabı haram eyledi; Şerîatin sahibi
bize, onlardan birini, biri toprakla olmak üzere yedi defa yıkamağı emr etmedi.
Buradan anlayınız.
Biri de, diğer necasetleri yıkamada, Ebû Hanîfe,
Mâlik, Şafiî ve İmâm Ahmedin bir kavline göre, belli bir adedin vâcib olmaması
kavli ile, İmam Ahmedin bir başka rivayetine göre, topraktan başka diğer necis
olan şeylerde adedin vâcib olmasıdır. Yine ondan bir rivayette, kabı yedi
defa yıkamak vâcibdir; bir başka rivayette üç defa, bir başka rivayette de,
köpek ve domuzdan başkasında adet şart değildir. Birincisi tahfîf, mukabili
teşdîddir. Böylece iş, Mîzânın iki mertebesine râci' oldu. Birincisi, verâ' ve
ihtiyatı gözetmiyen avama mahsûstur. İkincisi ise, âlimlerden ve sâlihlerden
büyüklere mahsûstur. Bu mes'ele de, kaba avret yerine dokunmakla abdestin
bozulması ve bozulmamasına benziyor.
Bk:
MÎZÂN-ÜL KÜBRA-DÖRT HAK MEZHEBİN BÜYÜK FIKIH KİTABI, Müellifi: Ârif-i Samedânî
ve Kutb-i Rabbani ABDÜLVEHHÂB-I ŞA'RÂNÎ
Terceme: A. FARÛK MEYAN- BEREKÂT
YAYINEVİ,BEYAZIT — İSTANBUL
İnsanlar
birbirleriyle muamelelerinde dört hal üzeredirler:
Bir
kısmı iyilik edene iyilik eder. Bu, eşek huyludur.
Bir
kısmı kötülük edene kötülük eder. Bu da köpeklerin ve yırtıcı hayvanların
huyundandır.
Bir
kısmı iyilik edene kötülük eder. Bu da yılan huyludur.
Bir
kısmı da kötülük edene iyilik eder. Bu da Peygamberlerin, velilerin ve
salihlerin ahlakındandır.
Şimdi bu söylenenleri duydunsa artık kendine hangisini
uygun görürsen onu seç. Eğer
dördüncü kısımdan olamıyorsan, bari insanların ahvalini araştırmamalısın ki
onlara iyi zan besliyesin ve onlarla iyi geçinebilesin. Bu da olmazsa onları
bırak, onlardan kaçın ta ki onları kötü sanıp eziyet etmeyesin, akrabayı terk
edenlerden, insanların hukukunu çiğneyenlerden olmayasın.
Bk: Mawâidu'l-İrfan, İrfan Sofraları, Niyazî-i Mısrî,
Notlarla çeviren: Prof. Dr. Süleyman ATEŞ.
Süfyân b. Uyeyne’ye göre ise âyetteki insan ve hayvan
benzerliğinden maksadın, hayvan ve
kuşlardaki özelliklerden bazılarının insanda da bulunmasıdır. Yani insan
ve hayvanlar arasındaki benzerlik,
taşıdıkları bazı ortak özellikler itibariyledir. Örneğin, insanlardan bazıları aslanlar gibi saldırgan,
bazıları ise domuz gibi aşırı cinsel arzulara
sahiptir. Bir kısmı köpekler gibi bağırır, bazıları ise tavus kuşu gibi
kibirlidirler.
Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, XII, s.223; En’âm, 6/38.
**
Şeyh Necmeddini Kübrâ kaddesellâhü sırrahu’l azîz, bir gün Ashabı kehif'ten
bahsederken yanında bulunan Sa'deddin Hamevi, acaba bu ümmet içinde sohbeti, köpeğe tesir edecek kimse var mı? Diye hatırından geçirmiş. Bu hâtıra Necmeddin'e malûm
olmuş, yerinden kalkıp tekke kapısına çıkmış. O sırada oraya bir köpek gelmiş.
Şeyh köpeğe bakar bakmaz köpeğe bir hal olmuş, kendisinden geçmiş, doğru mezarlığa
gitmiş. O köpeğin başına elli altmış köpek birikmiş. Ellerini ellerinin üstüne
koyup onun yüzüne hayran olmuşlar. Yememişler, içmemişler. Nihayet o köpek
ölmüş. Şeyh, onu gömdürmüş. Hattâ bu köpeğe bir de kabir yapmışlar.
(Nefahat tercümesi s.476, sene 1289).
Tasavvufi literatürde köpekte
Bulunan On Güzel Haslet konu edilir.
1-Sadakat: Köpek sahibini terk etmez,
kovsa da bırakmaz, küsmez, hizmet eder.
2-Kanaat: Ne verilirse razı olur.
Sofraya sokulmaz, bulduğu ile iktifa eder. Yerine biri gelse onu oradan kovmaz.
3-Tevazu: Yattığı ve gezdiği yer,
alelade yerlerdir. Kendi için yüksek yer aramaz. Ne yedirilirse yer.
4-Tevekkül: Yarını düşünmez, yerini
yermez, erzak biriktirmez.
5-Teslimiyet: Sahibini bırakmaz. Dövse
de, ayağını kırsa da yine çağırınca gelir. Kuyruğunu sallayarak teslimiyet
gösterir. İyilik edeni bilir ve unutmaz.
6-Zühd: Kendisini umumi zuhurata
bırakmıştır. Gelecek için bir düşüncesi ve hazırlığı ve esaslı bir bakımı
yoktur.
7-Miskinlik: Her yeri dolaşır. Bir şey
verilirse alır, vermezlerse bakar geçer. Kendine dokunmazlarsa bir şey yapmaz,
yoluna gider.
8-Uyanıklık: Çok az uyur. Şehirlerin,
köylerin sokaklarında gece bekçisidir. Hırsızları tanır, evleri, bağları,
bahçeleri, sürüleri korur.
9-İstiğna: Çekingendir. Başkalarının
nasibine tecavüz etmez. Kedi gibi sofralara sokulmaz kabları bulaştırmaz.
10-Edeb: Köpek haddini bilir. İnsanlar
arasında ve hayvan cinsleri içinde insanlara en çok hizmet edenlerdir.
Emredilen işi tutar. Terbiyeyi kabul eder.
(Ribat Dergisi, yıl 1, sayı 2, 1982.)
**
Muhyiddin
İbnü’l Arabî kaddesellâhü sırrahu’l azîz Futuhât-ı Mekkiyyesinde buyurdular ki:
Köpeklere [hayvanlara iyiliğe] örnek olarak, kötü yola
düşmüş bir kadının köpeğe su vermesi karşılığında Allah Teâlâ’nın onu
bağışlamasını verebiliriz.
Başka bir örnek de Buhara valisidir. Vali zalim biriymiş. Allah Teâlâ ise onu, üç gün
boyunca iyi davrandığı bir köpek nedeniyle bağışlamış. Sonra da kendisine şöyle
hitap edilmiş:
‘Sen bir köpek idin, bir köpek
nedeniyle bağışlandın.’
Bk:YÜZ YETMİŞİNCİ BÖLÜM-Arkadaşlık (Sohbet) Makamı ve
Sırlarının Bilinmesi
Allah Teâlâ cisimsel suretleri düzenlediğinde, onları
dilediği herhangi bir ruhani surette birleştirir. Bu bağlamda dilerse domuz,
dilerse köpek veya insan, at, kısaca Aziz ve Hakim’in takdir ettiği surette
terkip eder. Bazı insanlar vardır ki kendilerine ahmaklık ve behimilik
hakimdir. Böyle bir insanın ruhu, eşek ruhudur ve bu ruhun hükmü ortaya
çıktığında kendisi onunla çağrılır ve ‘falan eşektir’ denilir. Aynı
şekilde, sahibine izafe edilen her nitelik böyledir. Bu bağlamda ‘falan
köpektir’, ‘falan aslandır, ‘falan insandır’ denilir, insan olmak en yetkin
nitelik ve en kâmil ruhtur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ‘Seni yaratan ve
düzenleyen ve itidal verendir.’ Böylelikle insanın gözle görünen yapısı tamamlanmıştır. ‘Dilediği
herhangi bir surette seni terkip etti.’ Kast edilen ruhların suretleridir.
Böylelikle daha önce de belirttiğimiz gibi ona nispet edilir ve o suret Allah
Teâlâ katında bellidir. Öyleyse ruhlar suretler vasıtasıyla birbirinden
ayrışır.
Bk: ÜÇ YÜZ İKİNCİ BÖLÜM-Muhammedi, Musevî ve İsevî
Mertebeden En Yüce Âlem'in Gidişinin ve Aşağı Âlem'in Varlığı Menzilinin
Bilinmesi
Cinsel
Birleşmede (hayal âleminde) nakledildiği surette veya tasavvur sahibinin
kendisini gördüğü surette görüp eşine de o suretin sahip olduğu güzelliği
söylemelidir. Öyle bir kâmil insan tasavvur edildiğinde, onu bilgi ve ahlakının
güzelliğini dikkate alarak tasavvur etmelidir. Bedensel sureti çirkin bile
olsa, bilgi ve ahlakının güzelliğine göre güzel bir şekilde tasavvur eder. Bu
esnada erkek söz konusu manaları bedenlendirir ve o sureti eşinin ve kendi
gözünün önünde canlandırır, ikisi birlikte kendilerini o suretin güzelliğine
teksif [toplama] ederler. Bu düşünce ve
hayaldeyken birleşmeyle kadın hamile kalırsa, tahayyül ettiği suret çocuğuna
etki eder ve doğan çocuk (tahayyül edilen kâmile ait) menzille doğar. Bunun böyle
olması zorunludur. Çocuk böyle doğmazsa, bunun sebebi, meninin rahme düşmesi
esnasında anne ve babadan birinin kendileri farkından değilken nefsinin maruz kalıp
o sureti tahayyül etmekten uzaklaştıran bir durum olabilir. Sıradan insanlar bu
durumu ‘kadının iştahı’ diye ifade
ederler. Bazen cinsel birleşme esnasında karı kocadan birisi veya her
ikisi de hayallerinde köpek, aslan veya herhangi bir hayvanın sureti
canlandırabilirler. Böyle bir birleşmeden doğan çocuk,
ebeveynin tahayyül ettiği hayvanın ahlakı üzere doğar. Birbirlerinden farklı
sureti tahayyül ederlerse, çocukta annenin ve babanın tahayyül ettikleri suret
ortaya çıkar. Öyle ki dış surete veya çirkinliğe bile etki eder. (Bunlar
filozofların hayal gücü hakkındaki görüşleridir).
Bk:ÜÇ YÜZ SEKSEN ÜÇÜNCÜ
BÖLÜMHatemler Menzilinin Bilinmesi, İlahi Gelinlerin Sayısı ve Yabancı Sırların
Bilinmesi-VASIL-Zekeriya’nın Çocuk Talebi
Malatya’da İranlı bir müderris olan Hasen el-Vecih Buhara valisinden
aktarmıştır. Vali nefsine karşı haddi aşan, zalim birisiymiş. Bir gün soğukta
bir köpek görmüş, köpek soğuk nedeniyle titriyormuş. Adamlarından birisine
emretmiş, köpeği evine götürtmüş, sıcak bir yere koymuş, yemek yedirmiş, su
vermiş, köpek kendine gelmiş. O gece rüyasında -veya hatiften bir ses duymuş,
kuşku bana aittir kendisine şöyle denilmiş: ‘Ey falan kişi! Sen bir köpek
idin, biz de bir köpek vesilesiyle sana ihsanda bulunduk.’ Birkaç gün
sonra adam ölmüş! Bu köpeğe şefkati nedeniyle büyük bir müşahedesi
gerçekleşmiş oldu.
Bir Müslüman nerede, bir köpek nerede!
Sen hayır işle ve kimin için yaptığına bakma. Böyle yapabilirsen hayrın
ehli olabilirsin. Güzel ahlak olması itibarıyla bütün güzel özellikleri yerine
getirmek gerekir. Onlarla süslen, Allah Teâlâ katındaki değerleri, Hakkın
kendilerini övmesi nedeniyle söz konusu özelliklerin ve ahlakın mahalli ol!
Faziletleri kendileri için talep et, örfte kötü kabul edilen
erdemsizlikleri kendileri nedeniyle terk et! İnsanları tâbi olarak kabul et,
onların kınama veya övgülerine göre hareket etme. Allah Teâlâ’nın adabıyla
edeplenmiş hakimlerle beraber olmak istersen, daha mühim ve öncelikli olan
işleri yerine getirmeye çalışmalısın. Allah Teâlâ o adabı peygamberlerinin
dilleriyle müminlere öğretmiştir.
BEŞ YÜZ
ALTMIŞINCI BÖLÜM-Seyr-ü Sülük Eden Müride ve Kemale Ermiş Kimselere Allah
Teâlâ'ın İzniyle Fayda Verecek Hikmetli Tavsiyeler -Tavsiye
Geniş Bilgi için: Muhyiddin İbnü’l Arabî, Futuhât-ı Mekkiyye; Futuhât-ı
Mekkiyye Tercümesi, hzl: Ekrem Demirli, 2011,İstanbul
Bütün
evcil hayvanlar içinde köpek insanla en kolay uyum sağlayan, onun varlığına
alışan ve itaat etmeyi öğrenen hayvandır.
İnsan
ile köpek arasında karşılıklı bir anlayış ve sevgi gelişmişse, bunun nedeni
köpeğin iş ve beslenme ile barınma ayrımı konusunda bir anlayış edinerek
evcilleşmesidir. Bu durum sevgi dolu ve zekice bir işbirliğiyle, köpeğin insan
toplumuna katılmasıyla, sonuçlandı. Köpek insansız yaşayamaz. Ama köpeksiz
yaşayan insan hayatı da oldukça renksizdir.
Köpek
nasıl bir belleğe sahiptir?
Psikologlar
köpeğin kısa süreli, muhtemelen sadece birkaç saatlik “hatırlama” yeteneğine
sahip olduğu konusunda birleşirler. Ancak köpeğin birleştirici belleği şaşırtıcıdır.
Köpek efendisinin nerede olduğunu belirli bir anda kendi kendisine sormaz,
ancak efendisinin arabasının sesini işitince onu anında hatırlar, belleğinde
canlandırır.
Köpek
insan toplumunu kendi sürüsü olarak, efendisini de sürünün lideri olarak
seçmiştir. Daha yüksek bir sosyal hayvan içgüdüsüne sahip olan köpek, insanı
kendi lideri, efendisi olarak benimsemiştir. Ev onun var olma alanıdır. Köpek
efendisini ve evini kaybettiğinde dengesini de kaybeder. Terk edilen köpek, tek
başına bir kulübeye konulmuş gibi acı çeker. Efendisini kaybeden köpek
altüst olur ve dengesini yeniden kazanabilmesi için bir başkasını efendisi
olarak benimsemesi gerekir.
Güçlü
bir fiziğe ve sezme gücüne sahip olmasına rağmen köpek daima çocuksu bir
yaratıktır. Köpekler ile çocuklar arasındaki uyumun, çocukların çok büyük ve
korkunç görünüşlü köpeklere sakınmasız bir güven duymalarının nedeni belki de
budur. Küçük bir çocuk kendisine görünüşü tehdit edici ve güçlü bir mastiff
armağan eden ana babasına şöyle diyebilir: “Onu bana mı aldınız, yoksa beni
ona mı vereceksiniz?”
At,
kedi, kuş ve daha pek çok hayvan hoşgörülü ve uysaldır, ama gene de bunlar
inisiyatifsiz, pasif yaratıklardır. öte yandan köpek oyunu sever; heyecanlı,
taklit gerektiren oyunlara katılır. Köpeklerin en oyuncusu bile bebeklerin her
türlü nazını çeker. Bir bebek parmağını köpeğin gözüne sokabilir, kuyruğunu
çekebilir. Ancak, bebek büyüdükçe ve köpeğe
kendi üstünlüğünü göstermeye çalıştıkça, aralarındaki ilişki gizemli bir
biçimde değişir. Ancak bir dişi
köpek kendi yavruları büyüyünce, onları reddedecektir. Bu davranışın bir
açıklaması da bebeklerin ve köpek yavrularının vücutlarında yetişkinlere
nazaran daha çok potasyum ve magnezyum taşımaları, böylece köpekte ilgi ve
sevecenliğe yol açan özellikle çekici ya da hoşa giden bir koku yaymaları,
olabilir.
Köpek ruhundaki en belirgin duygulardan biri
kıskançlıktır. Bu
tepki, bir köpeğin yaşadığı ve bir süredir beslendiği evde bir bebek dünyaya
geldiği zaman ortaya çıkabilir. Eğer
hayvanın bir rekabet duygusuna kapıldığı görülüyorsa, tepkilerini yeni gelen
bebekle ilişkilerini denetim altında tutunuz. İkisini bir odada yalnız
bırakmamaya özen gösteriniz. Köpeği uzaklaştırmanıza gerek yok, ancak ona
bebekle arasında bir yakınlaşma doğana kadar eskisi gibi sevgi göstermeye devam
ediniz. Bebek büyüyüp yürümeye başlayınca ikisi arasında mükemmel ve karşılıklı
bir anlayış doğacaktır.
Bu ilişkide, bebeklerin köpeğin bir oyuncak değil de
canlı bir varlık olduğunu anlamaları gerekir. Bu nedenle köpeği yemek yerken ya
da uyurken rahatsız etmemek, onu aşırı sevgiyle şımartmamak gerekir. Ayrıca yemeğimizi onunla
paylaşmamalı ve yüzümüzü yalamasına izin vermemeliyiz. Yaşlı,
belirli bir hayat tarzına alışmış, yeni ve candan dostluklara pek istekli
olmayan bir köpekle ilişkilerde biraz daha dikkatli olmak gerekir.
NEDEN BAZI
İNSANLARIN KÖPEKLERİ, BAZILARININ İSE KEDİLERİ DAHA ÇOK SEVDİĞİNİ HİÇ
DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Bazılarımız
hiç hayvan sevmez, sevenler ise genelde köpek ve kedi konusunda ayrılır.
Kimilerimiz her ikisini de sever ama kendine dost olarak seçimini kediden yana,
kimilerimiz ise köpekten yana kullanır.
Sebebini hiç düşündünüz
mü?
Kediler
için nankör denir mesela, aslında değildirler. Sadece özgürdürler, siz
istediğiniz için yanınıza gelmezler. Canı isterse gelir. Köpek gibi
yanınıza çağırıp sevemezsiniz her zaman. Otur dersiniz dinlemez, kalk dersiniz
dinlemez, Siz onu tuvalete çıkarmadan o kendi işini görür, güçlüdür,
dominanttır, liderdir. Sadık değildir çoğu zaman. Size ait değildir, sizi de
ona ait olarak görmez, kıskanmaz. Size muhtaç değildir. Her şey ona aittir
istediği gibi kullanır, ama o hiçbir şeye ait değildir…
Köpekler
ise sadıktır, dosttur. Çocuğunuz gibidir, size ihtiyacı vardır. Sizi
kıskanır, (tıpkı benim canım kızım gibi) sizin yanınızda olmaktan mutluluk
duyar. Sizin en ufak sevgi gösteriniz onun için çok fazla şey ifade eder. Sizi
gücü yettiğince hayatı pahasına bile olsa korumaya çalışır. Sözünüzü dinlemek
onun için zevktir çoğu zaman. Hayatındaki tek dost sizsinizdir. Sizin bir sürü
arkadaşınız vardır ama onun tek varlığı sizsinizdir. Ne yemeği bunun önüne
geçebilir ne de başka bir şey. Sizindir, size aittir, siz de ona aitsinizdir.
Peki
tercihlerini kedi veya köpeklerden kullanan insanları hiç incelediniz mi?
Ben
birazcık inceledim ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bakalım bana hak verecek
misiniz?
Ev
dostu olarak kediyi seçen insanlara bakın.
Çoğu
zaman nasıl da sadıklardır, birine ait olmayı severler, kendi kendilerini
koruyabilecek konumda olsalar bile yine de korunmayı severler. Küçücük
hediyelerle mutlu olabilir. Her ne kadarda özgürlüğe düşkün olduklarını dile
getirseler de güvenebileceği biri olursa nasıl da mutlu olurlar… Hiçbir şey o
kişinin önüne geçemez.
Peki tüm bu özellikler arasında bir şey dikkatinizi
çekiyor mu?
Ne
kadar da köpeğin karakterine benziyor değil mi?
Ya
köpek severler?
Ki
ben de bunların arasına giriyorum.
Özgür
insanlardır, birilerine ait olmayı sevmezler, her şey onlara ait olur bazen,
ama onlar hiçbir yere ait olmazlar. Sadık değildirler, önceleri sadık
olmuşlardır ve hep bu sebepten sıkıntı çekmişlerdir ve sonsuza kadar ait olma
güdüsünü yok etmişlerdir… Hükmedilmeyi sevmezler, asidirler. Biri istediği için
bir şey yapmazlar, kendileri istemelidir yapmayı…
Bencildirler.
Kimseye güvenmezler… Güvenmeyi sevmezler…
Ne
kadar da kedi ye benziyor değil mi?.
Ya
bu insanların eş seçimine hiç baktınız mı?
Çoğu zaman seçtiğimiz eş, seçtiğimiz evcil hayvanın
karakterindedir…
Sonuç olarak, her birimiz eksiğiz, yarım kalmış yanlarımız var.
Kimimiz köpeğe benziyoruz ve diğer yarımızı yani kedimizi arıyoruz, kimimiz
kediye benziyor ve diğer yarımızı yani köpeğimizi arıyoruz.
Bu
yüzden kedi farkında olmadan hep köpeğini, köpekse farkında olmadan kedisini
arar durur…
Biz
ise farkında olmadan kedimizi veya köpeğimizi arar dururuz…
İşte
bu yüzden kedi ve köpeklerimiz en iyi dostlarımızdır…
http://www.yaprak-forum.com/forum/showthread.php?t=87250
Hz.
Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin Ya’fur ve Afir adında
iki eşeğinin olduğu ve hayvanlarından ilk
ölenin de Yafur adındaki eşeği olduğu bazı rivâyetlerden
anlamaktayız. İbn Asakir (ö.571/1176)’in naklettiğine göre Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellem vefat edince, Yafur adındaki eşeği
onun vefatına çok üzüldü ve kendini kuyuya atarak intihar etti.
İbn Manzûr, Muhammed b. Mukerrem,Muhtasaru Târihu Dimeşk,Dımışk: Dâru’l-Fikr, 1984, IV, s.232.
Bu
olay, ilk bakışta belki garipsenebilinir
fakat birçok hayvanın kendi sahibine
karşı beslediği sevgi ve vefadan dolayı
onun vefatından sonra intihar ettiği kitaplarda nakledilmektedir.
Meselâ Âmir b. Anter’in av ve çoban köpekleri vardı
ve onlara iyi bakardı. Öldüğünde ailesi ve
yakınları onu defnettikten sonra kabrini terkedip gittiler. Fakat
köpekleri ölene kadar kabrini terk
etmediler.
İbn Merzibân,
Fadlu’l-Kilâb alâ Kesîrin mimmen Lebise’s-Siyâb, s.24.
Haçiko
(10 Kasim 1923 – 8 Mart 1935) Odate'de doğdu. 1924 yılında Tokyo
Üniversitesi'nde görev yapan Japon profesör Dr. Hidesabura Ueno, küçük bir
köpek yavrusu edindi. Profesör Ueno, köpeğine Japoncada "sekiz
tane" anlamına gelen Haçiko adını koydu. Safkan akita cinsi beyaz bir
erkek olan Haçiko, her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya yürüyen
sahibine eşlik etti. Metronun dış kapısına kadar getirdiği sahibini
uğurladıktan sonra da eve döndü. Çok geçmeden bir akşam üniversite dönüşünde
metronun çıkışında Haçiko'yu kendisini beklerken gördü profesör ve çok şaşırdı.
Bu akıllı köpek sahibinin eve dönüş saatlerini hesaplayarak ve aynı yolu
kullanacağını düşünerek metronun önüne gitmişti.
Ondan
sonraki bir yıl boyunca, Haçiko her sabah sahibini metroya kadar götürdü, her
akşam iş çıkışında da metronun önünde karşıladı. Hiç saatini şaşırmadı.
Ama
bir akşam metrodan çıkmadı profesör. Haçiko gözleri metronun kapısında gece
boyunca bekledi. Bir sonraki akşam yine yoktu profesör. Üçüncü akşam metrodan
yine çıkmadı. Üniversite'de kalp krizi geçirip ölmüştü profesör...
Haçiko her akşam sahibim metrodan çıkar diye inatla
bekledi. Haftalar, aylar boyunca her akşam Tokyo metrosunun Shibuya
istasyonu'nun kapısına gitti. Haçiko tam 9 yıl boyunca sahibinin gelmesini
bekledi. 11 yaşındayken metronun kapısında öldü.
Bugün
Tokyo'ya gidenlerin Shibuya istasyonunun kapısında karşılaştığı köpek heykeli
Haçiko'dur. Japonlar, sadakat ve insan hayvan ilişkisinin sembolü olarak
ölümünden hemen sonra 9 yıl boyunca sahibini beklediği yere Haçiko'nun
heykelini diktiler.
II.
Dünya Savaşı'ndan sonra da unutmadılar ve savaş sırasında tahrip olan heykelin
yerine 1948'de yenisini diktiler. Bugün Shibuya istasyonu'nun o kapısı Haçiko
çıkışı olarak biliniyor ve Tokyo'nun en önemli buluşma merkezlerinden biridir.
Her yıl Haçiko'nun ölüm yıldönümü olan 8 Mart'da da birçok hayvansever heykelin
önünde buluşurlar. Haçiko'nun hikâyesi 1987 yılında bir Japon filmine de konu
oldu. Türkiye'de de Japon filmleri festivali'nde gösterilmişti. 70 yıl önce
yaşanmış bu köpek hikâyesinin şimdi de Hollywood versiyonu çekildi ve
Haçiko'nun sahibi Profesörü Richard Gere canlandırdı.
Son
zamanlarda kıyamet alameti olarak bazı şeyler öne çıktı. Bunlardan biri,
insanın efendisi olan köpek, çocuğu unutturdu. İnsanı kul köle edindi. İnsanî
ve kulluk görevlerinden alıkoydu.
Yıllar önce
milli yapımızı ve ideallerimizi bozmak, yozlaştırmak için, müslüman Türk
milletine yakışmayan görüntü oluşturabilmek için misyonerler tarafından
müslüman, Türk ailelerine köpekler hediye edildi. İlâcı ile, maması ile Pazar
oluşturuldu. Dağlarımıza da birer çift domuz bırakıldı. Müslümanlar bunlarla
uğraşsın dursun denildi.
Böylece
batının bir hastalığı daha bize bulaştırıldı. Köpek severler çoğaldı. Köpekler
sokaklarda insan gezdirmeye, insanlar köpek gezdirmeye başladı. Bazı aileler
çocuk istemedi köpek edindi, çocuk gezdirmedi, köpek gezdirdi. Bazı aileler de:
‘‘bir bebek bir köpek’’ dedi. Lüks arabalar köpek taşır oldu. Köpek
efendi, villalara yerleşti. Bazı çevrelerde köpek, dokunulmazlığı olan varlık
haline geldi. Köpekler âdeta kutsallaştı, Hindistan’daki inekler haline geldi.
Bugün
ihtiyaç sahibi, ilgiye muhtaç insanlar unutulurken köpek saltanatı yayıldı.
Evlerde yaşlı ana babaya yer kalmadı, onlar bakım evlerine, acizler yurduna
gönderilirken köpekler başköşede onların yerini aldı…
Köpekler
için terzi, berber, bakıcı, veteriner, köpek bakım evleri, oteller yapıldı.
Ölünce de masraflı mezarlara gömüldüler. Sahibi ölen köpek mirasa kondu.
KÖPEK SEVERLİK NASIL SEVGİ?
Milli
özelliğimizi bozmak için sürdürülen yıkım hareketi ahlaki, millî ve manevî
değerlerimiz üzerinde büyük tahribat yapmıştır. Bu inkâr edilemez.
Sebil
toplumu iken rezil toplum haline gelişimiz insan severlikten köpek severliğe
gelişimizden sonra olmuştur. Köpeğin maması Avrupa’dan getirilirken, insanımız
için ‘‘Acıma, acınacak hale gelirsin’’ denmiştir.
Eğer bir kuduz köpek öldürülür veya bir insanı parçalarsa, bazı hayvan
sever dernekler ayağa kalkıyor. Köpeğin ısırdığı insan unutuluyor, köpeğin
ölüsü başında yas tutuluyor, sloganlar atılıyor.
Fakirlerin
ilâç almak için giremediği eczaneler, köpek mamaları ile dolu.
Fakirler,
fakirliğinden değil, köpek kadar itibar görmediğinden utanıyor.
Bazı
ailelerde köpek, aile fertlerinden biri oldu. Evine bir öksüz, bir yetim alıp
sofrasına oturtmayanlar, köpekle beraber yer içer, yatıp kalkar hale geldi. Bir
ideali olmayan köpek edindi.
Köpek
çocukla beraber yaşıyor. Köpeğe ayrılan zaman, çocuğa ayrılan zamandan daha çok
oluyor. Bir bayan öğretmen: ‘‘Ben çocuğumu yıkamadım. Ama köpeğimi her hafta
yıkarım’’ demiştir. Ona: ‘‘yaşlanınca sizinle hangisinin ilgilenmesini
bekliyorsunuz? demiştim.
Köpek
beslemek, medenilik ve çağdaşlık ölçüsü sayılıyor. Bir zamanlar bir komşum
vardı. İki tane köpek besliyordu. Birine: ‘‘oğlum’’ diğerine de ‘‘kızım’’
diyordu. Okula giden bir çocuk bir gün köpeğini korkuttu diye güzel bir
dayak yemişti.
Sevgileri,
ilgileri köpeğe yönelen kişiler, insanı sevemiyorlar, insanla ilgilenemiyorlar.
Yıllar önce Uşak – Afyon yolunda kaza geçirmiştik; ölüler, yaralılar yolda
serilmişti. Arabalarında koca koca köpekler olan iki araba yaklaştı. Ağır
yaralıları hastaneye götürmesi istendiğinde dönüp bakmadılar. Bir kenardan yol
bulup basıp gittiler.
Bu ne sevgi
Allah’ım! Köpekler için güzellik yarışmaları düzenleniyor. Köpekler kucaklarda,
arabalarda gezdiriliyor. Hayvanları sevmeyelim demiyorum. Sevelim ama ‘‘önce
insan’’ diyelim önce insanı sevelim. İnsan seven hayvanı da sever. Ama hayvan
seven insanı sevemiyor.
Bugün evde
kedi, köpek, kuş, yılan, maymun, timsah, balık beslemenin maliyeti epey yüksek.
Neredeyse normal bir aileyi geçindirecek durumdadır. İnsanî görevler kulluk
görevleri aksıyor., ciddi işler unutuluyor. Para boşuna gidiyor, zaman boşuna
gidiyor.
Gazetede
okumuştum. Edirneli H.Y. köpeğini öyle seviyormuş ki, onun için muazzam bir
mezar yaptırmış. Onu hatırlayınca ağlıyormuş, onun mezarına gidip dua
ediyormuş. (27-11-1996 Zaman)
Bakın ne
hale gelmişiz. O adama sorsak, köpeğine yaptığını anana babana yaptın mı? ona
verdiğin hizmeti bir Allah’ın kuluna verdin mi? Cevap hayır olacaktır.
Bir insanın
maddî ve manevî gücünün nereye gittiği çok önemlidir. Eskiden büyüklerimizin
bir beddua şekli vardı. ‘‘Paran köpek parası olsun’’ derlerdi. Şimdi
paralar köpeğe gidiyor.
Köpek
sevgisinin bir sınırı olur. Aynı evi aynı sofra, aynı yatak paylaşılacak ölçüde
sevgi olmaz. Bugün insanlığından uzaklaşmış bazıları açlıktan ölürken bu sevgi
nasıl sevgi Allah’ım!
Bu sevgi
bize Batıdan gelmişti. Köpekler Batının en kutsal ve en mutlu yaratıklarıdır.
Batıda köpek saltanatı vardır. Batıla köpek severlik, insanları yalnızlığa
itmiş, aileleri kısırlaştırarak yıkmıştır. Aileler artık çocuk istemez, köpek
ister duruma gelmiştir.
Almanya’da
din dersi öğretmenliği yapan bir arkadaşımın müşahedelerinden bir misal.
Derler ki,
üst katta yalnız yaşayan bir kadıncağızdan başka bir kimse yoktur. Seni
rahatsız eden olmaz, bu katı tut.. O da tutar. Ancak geceleri üst katta
konuşmalar, çocuk sevmelerine benzeyen sohbetler işiten öğretmen şaşırıp
arkadaşlarına sorar.
Onlar şöyle
derler:
– Senin
işittiğin konuşmalar yaşlı kadının işten gelince köpeğiyle yaptığı sohbettir.
Kadın gündüz işte iken köpeğini içeriye hapseder. Gece gelince onu sever,
karnını doyurur, üstünü başını temizler. Senin duyduğun sesler köpeğiyle olan
konuşmalardır. Yoksa biri yoktur yanında derler.
– Peki bu
kadının oğlu, kızı yok mu?
– Var
olmasına var da, nerede, nasıl yaşadıklarını o da bilmez. Onlar, kim bilir genç
hayatını ne türlü eğlence ve alışkanlıklar içinde yaşamaktalar. Yaşlı anne
babayı, yaşayışlarına engel gördüklerinden ilgilerini kesmiş bulunmaktalar…
Batı, köpek delisidir. Servetler
köpeklere harcanır. Köpek sevgisi yüzünden bazı sapık ilişkiler yayılmış, aile
bağları bile kopmuştur. Yaşlılara yaşlıların çocuklara göstermesi gereken
sevgi, saygı, şefkat gösterilmez olmuştur. İnsanlarda acıma duygusu
köreldiğinden batı insanı, Amerikalılar acımasızdır. Onun için açlığa, sefalete
katliamlara duyarsız kalmaktadırlar.
Halbuki
çocuk, evliliğin meyvesidir. Ailenin temelidir. Çocuk mutluluk kaynağıdır.
Milletin geleceğinin teminatıdır. Ölümden sonrada evlat sadaka-i cariye olacaktır.
Onun için kucağı köpekli kadın değil, kucağı bebekli kadın geleceğin annesidir.
Bir hadiste
şöyle buyrulur: ‘‘Kıyamet yaklaştığı zaman evlat beslemektense köpek
beslemek daha iyidir denir.’’ (Tıbb-ı Nebevi:1/179)
Ailelerde
çocuğunu yetiştirmeyen, çocuğuna güvenmeyen aileler köpeğe yönelmektedir. Köpek
için ‘‘canım’’ ‘‘herşeyim’’ ‘‘Biricik varlığım’’ ifadeleri kullanılmaktadır.
Köpek severlik, kıyamet alametlerindendir.
KÖPEK HASTALIK TAŞIR
Köpek,
bazılarına sevimli gelebilir. Ama köpek pistir. Dinen necistir: çevreyi
kirletir, etrafına hastalık taşır. Yırtıcı bir hayvandır.
Köpek, leş
yer, pislik yer, fare yer, böcek yer. Köpek, dışkılığını yalar. Salyası pistir.
Karnında oluşan kurtçukları dışkılığından ağzı yolu ile yediği, yaladığı
yerlere bırakır. Bilhassa evde çocuk varsa, önce onun hayatı tehlikededir.
Çocuklar ve yenilip içilen şeyler ve kaplar köpeklerden, kedilerden uzak
tutulmalıdır.
Köpek,
önüne gelen yere çişini yapar.
Bir iç
hastalıkları mütehassi bana: ‘‘Bir hastam gelse önce soruyorum evde kedi, köpek
var mı? diye çünkü kist hastalığı ve tirişinler köpeklerden kedilerden
geçiyor’’ demişti.
Ayrıca göz
kızarması, ateşli hastalıklar kedilerden, köpeklerden geçiyor.
Kediler,
köpekler devamlı kontrol altında da olsa, temiz ve iyide bakılsa, gene de
hastalık bulaştırma riski fazladır.
– Köpekler
ve kediler bağırsak enfeksiyonlarına sebep olur. Ana karnındaki çocuklara bile
hastalık bulaştırma riski fazladır.
Sağlıkçıların
uyarılarına göre evde beslenen hayvanlarda bulunan pek çok mikrop, uyuzdan,
karın ağrısına, ishalden kuduza, zekâ geriliğine hatta ölümcül hastalıklara yol
açtığı belirtilmiştir.
Demek ki,
evdeki hayvan dostlarımız bizim için, bilhassa çocuklarımız için dost değildir.
Gözlemlere göre köpekle beraber büyüyen çocuklar, köpek gibi tepkiler verdiği
görülmüştür. Saldırganlıkta göstermiştir. Ne demişler: ‘‘İtle yatan bitle
kalkar.’’ ‘‘ Sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, yada tüyünden alır.’’
Kutadgu
Biligde: ‘‘Arslanlar köpeklere rehber olursa köpekler arslanlaşır. Köpekler
arslanlara rehber olursa, arslanlar köpekleşir’’ deniliyor.
Evdeki
hayvanlar, başıboş dolaşanlar insanlarda şark çıbanından, kalp hastalıklarına
kadar birçok hastalığa neden olduğu açıklanmıştır.
Köpek
ısırmalarında kuduz gibi kötü bir hastalığa neden olmaktadır.
Kedilerde
Fiv virüsü. AIDS virüsü riski olduğu açıklanmıştır. (3-6-1997 Yenişafak)
Aile Ansiklopedisinden bir bilgi aktaralım:
– ‘‘Köpek
ve kedinin dışkısı ile parazitler çıkar. Etrafa yayılır. Aynı zamanda hayvanın
tüyleri arasına girer. Ondan beraber olduğu çocuğa geçer. Karnına giren
karaciğere, akciğere, beyne ve göz gibi hayati önem taşıyan organlara
yayılır.’’ (Cilt 2 Sayfa:107)
Kedi ve
köpeklerden şerit kurdu geçer. Kedi köpekle beraber olanlarda sivilceler
oluşur. Vücutta şişkinlikler oluşur.
Kısacası
sağlık için çocukların sağlıklı büyümeleri için kedi ve köpeklerin oturduğumuz,
yemek yediğimiz ve yattığımız evin içine sokulmaması gerekir.
Hayvanlardan
geçen kuduzla ilgili kısa bir bilgi verecek olursak.
-Kedi,
köpek cırmalamaları ve ısırmalarında mutlaka hastaneye başvurulmalıdır.
-Kuş
kafeslerinden savrulan toz ve kepekten, tüyden uzak durulmalıdır.
-Hayvanların
aşılanması ve serbest bırakılmaması gerekir.
-Kuduz olma
ihtimali olan hayvanın ısırdığı yere bal şerbeti içilmelidir. Isırılan yerden kan
çekilmelidir. (Tıbb-ı Nebevi Ans:2/421)
Kuduz
hastalığı, sadece ısırma yolu ile değil, salya ile de bulaşır. Köpeğin yalaması
ile de geçer.
Kuduz olan hayvan nasıl bilinir?
-Sudan
korkar. Gözleri kızarıktır. Dili, kulakları sarkık olur.
-Salyası
akar, beli kamburlaşır, başı eğik olur.
-Sarhoş
gibi sallanır, kuyruğunu ayaklarının arasına alır, korkak davranır ve saldırır.
-Kuduz
kedi-köpek, yemez-içmez.
Böyle bir
hayvan görüldüğünde korunulmalı, etraf uyarılmalı ve zabıta aranmalıdır.
İNANÇ ACISINDAN KÖPEK
İslâm Dininde ihtiyaç olmadan köpek beslemek caiz değildir.
Müşrikler
peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)’e soru sormuşlar oda: ‘‘yarın cevap
veririm’’ demişti. Vahiy meleği gelmedi. Daha sonra neden gelmediğini sordu.
Cebrail (as):
– Biz köpek ve resim bulunan eve girmeyiz. Cevabını verdi. (R.Salihin:227)
Peygamber
(sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur.
– ‘‘Kim av çoban ve ziraat köpeği dışında köpek edinirse, her gün için
sevabından iki ölçek eksilir.’’
(R.Salihin:233)
– ‘‘Köpek bir yemek kabını yalarsa, o yemeği dökün o kabı da önce toprakla
olmak üzere yedi defa yıkayın’’ (Tirmizi
Taharet:91)
– ‘‘Yanlarında lüzumsuz köpek bulunan yolculara rahmet melekleri arkadaşlık
etmez. (R.Salihin:233)
İnancımızda
ihtiyaç olmadan köpek beslemek israftır. İhtiyaç sahipleri ondan daha önce
gelir.
Dört
mezhebe göre: köpek necistir. İslam fıkhına göre köpeğe değen el yıkanmalıdır.
Şöyle bir olay olmuştur.
Akşemseddin’in babası vefat etmiş, defnedildiği günün ertesi, vardıklarında
köpek kabrini açmıştır. Akşemseddin’in babası Şeyh Hamza, köpeğin boğazını
sıkıp öldürmüştür. Köpek ölmüş, Hamza Efendinin eli dışarıdadır. Köpeğe değdi
diye eli yıkanır yıkanmaz el mezarın içine çekilir. (Evliyalar Ans:2/411)
Av için,
tarla, bağ, bahçe için çobanlık için, bilhassa polis köpeklerinin beslenmesi
alınıp satılması caizdir.
Zevk için
kedi, köpek, kuş, yılan, timsah, maymun gibi hayvanlar için para harcamak,
zaman harcamak caiz görülmemiştir.
İncil’de: ‘‘Mukaddes olanı
köpeklere vermeyin’’ denmiştir. (Matta 7/6)
İhtiyaç
olmadan köpek beslemek insanı hayatın gayesinden uzaklaştırır. Sosyal görevleri
aksatır. Kulluk görevi aksar. Avcı nişan almış, ceylan ona: Allah seni bunun
için mi yarattı demiş… Avcı ateş edememiştir.
Bir
hadiste: ‘‘Allah’ın kulunu terk ettiğinin alâmeti, o kulun boş şeylerle
uğraşmasıdır’’ buyrulur.
Geçen bir
bacı telefonda soruyordu:
– Komşumuzun köpekleri vardı. Hep onlarla vakit geçirirdi. Şimdi ölüyor.
Yasin okumak istedim. Ama köpek gibi hırlıyordu. Okuyamadım. Ne yapayım!’’
Hayvanları öldürmek caiz mi?
Hayvanı da
Allah yaratmıştır. Hiçbir hayvan boşuna yaratılmamıştır.
Hayvanlara
iyi davranılması emredilmiştir. Onlara eziyet edilmeyecek, aç susuz
bırakılmayacak, dövülmeyecek, dövüştürülmeyecektir. Kurbanlık hayvana bıçak
gösterilmeyecek gözleri bağlanacak, acı çektirilmeden kesilecektir.
Cenab-ı
Allah hayvan hakkını affetmeyeceğini bildirmiştir. Hatta hayvan hakkı insan
hakkı ile bir tutulmuştur.
Peygamberimiz
bir köpeği susuzluktan kurtaranın cennetlik, bir kediyi hapsedip açsusuz
bırakanın da cehennemlik olduğunu bildirmiştir. Mekke’nin fethine giderken
yolda yavrulamış bir köpeğin zarar görmemesi için başına askerlerden zarar
görmesin diye nöbetçi dikmiştir.
Atalarımız
hayvanlar için vakıf kurmuş hastane kurmuştur. Hasta leyleklerden göç
edemeyenler için ‘‘guraba-i Laklakan’’ adı ile Bursa’da, Söke’de barınaklar
yapmıştır.
Cenab-ı
Allah köpeği yaratmış, insanın emrine vermiştir. İnsanı köpeğin hizmetine
değil. Bizim derdimiz önce insan. Kuduz köpeğin ölüsü değil. Onun parçaladığı
çocuk, bizim derdimiz.
Zararlı
hayvanlar öldürülür, insanlara zarar vermesi önlenir. Yalnız acı çektirilmez.
Peygamber
(sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
– ‘‘Beş sınıf hayvan vardır ki: bunlar ihramlı iken de öldürülür; Yılan,
akrep, alaca karga, fare ve kuduz hayvan.’’ (Tıbb-ı
Nebevi Ans: 2/420)
İnsan sağlığı her şeyin üstündedir. Köpek öldürülecekse, köpek olduğu için
değil, kuduz olduğu için öldürülür. İnsanlara zarar vermemesi için öldürülür.
Keyfi hayvan öldürülmez. Hayvan nişan alınıp, hedef alınıp ateş edilmez.
Sonuç:
Kedi, köpek, yılan, maymun, timsah gibi hayvanları beslemek faydasız
işlerdendir.
Köpeğe
aşırı yakınlık insandan uzaklaşmanın görüntüsüdür. İnsanı sevememe noktasına
gelindiğini gösterir.
Allah
insanı, neden kedi, köpek gibi hayvan beslemedin diye sormayacaktır. Bir kuşun
bile yemi, ilâcı, aşısı, bakımı ihtiyaç sahibi bir ailenin günlük ihtiyacını
karşılaya bilir. Köpeğin maması, ilâcı, kuaför masrafı, bir çocuk okutabilir.
Dikkat edelim.
–
Kedi-köpek, hizmet ettiğimiz efendimiz olmasın.
– Paramız,
kedi-köpek parası olmasın.
– Zamanımız
kuşla geçmesin, köpek gezdirmekle hebâ olmasın. O güzel ömrümüz kedi köpekle
tükenmesin.
– Allah
Resûlü: ‘‘İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olandır’’
diyor. Bizim göremediğimiz ihtiyaç sahipleri pek çok…
Hayvan
besleyene onlarla vakit geçirene sorsak;
– Bugün
hangi kulluk görevini yaptın?
– Ailevi
görevlerden hangilerini yaptın?
– Bugün
duasını aldığın biri oldu mu?
– Köpeğe
verdiğin hizmeti hangi ihtiyaç sahibine verdin? Haydi cevap ver desek, ne der
acaba? Allah insanı boş şeylerle uğraştırmasın. Yapıp da faydasını göreceğimiz
çok güzel şeyler var…
Erişim:
http://www.mustafaoselmis.com.tr/hayvan-dostlarimiz-kopek/
1- Aç it fırın (duvarı) deler
(yarar)
2- Akılsız iti yol kocatır
3- Al it, kara it, hepsi bir it
4- Bakmakla usta olunsa, köpekler
kasap olurdu
5- Çoban köpeği ne yer, ne yedirir
6- Düğün kemiğiyle köpek tavlanmaz
7- Eceli gelen it cami duvarına
işer
8- Gönülsüz köpeği davara koyarsa
(sürüye gi-den it) uluya uluya kurt getirir
9- Havlamayı beceremeyen köpek
(Ürmesini bil-meyen it ) sürüye kurt getirir
10- Isıracak it (köpek) dişini
göstermez
11- İt güt para kazan
12- İt ite buyurur, it kuyruğuna
13- İt iti ısırmaz
14- İt kağnı gölgesinde yürür,
kendi gölgesi sanırmış
15- İt ol, ana olma
16- İt utansa don giyer
17- İt ürür kervan yürür (
18- İtin (Köpeğin) duası kabul
olsa(ydı) gökten kemik yağar(dı)
19- İtin de atın da soylu olanı
aranır
20- İtten kuzu doğmaz
21- Köpeğe dalaşmaktansa çalıyı
dolaşmak yeğdir
22- Köpeğe gem vurma kendini at
sanır
23- Köpek yattığı yeri eşerek yatar
24- Kurt kocayınca köpeğin
maskarası olur
25- Malını it bağrını bit yer
26- Pire itte bit yiğitte olur
27- Sirke büyür bit olur, enik büyür
it olur
28- Yal yiyecek enik gözünden belli
olur
Rahşan
ÖZEN, Kayseri Folklorunda Evcil Hayvanlarla İlgili Atasözleri, Erciyes Üniv Vet
Fak Derg 3(2) 117-121, 2006 R. ÖZEN Erciyes Üniv Vet Fak Derg 3(2) 117-121,
2006 Derleme, J Fac Vet Med Univ Erciyes 3(2) 117-121, 2006 Review Article,
Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimliği Tarihi ve
Deontoloji A.B.D., Elazığ-TÜRKİYE
ALINTILAR İÇİN SON SÖZ
Söze başlangıç olarak Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellemin her konuda bizim için ilke olacak şu hadisi şerif-i zikredelim.
“-Vâbisa
ibni Ma’bed radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellemin huzuruna
varmıştım. Bana:
“- İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.Ben
de:
“-Evet yâ Rasûlallah!”
dedim.
Bunun
üzerine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bana şunları
söyledi:
“- Kalbine
danış.İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir.
Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvâlar verse
bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir” buyurdu.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimi, Büyû’ 2)
Daha geniş bilgi için bkz:
http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yillar&MakaleNo=d309s050m1
İnsan her yaptığı işten sorumludur. Başlangıçta da
zikrettiğimiz gibi sevmek/iknâ olmak/inanç tartışılması yapılması çetin
konulardandır. Bu nedenle İslâm dininin temel ilkelerinden biri ve en önemlisi
“orta yolu” takip etmenin en emniyetli olanıdır. İfrat ve tefrit insana zarar
verir. Eğer bir konuda kesinlik arama yönüne gidiyorsanız burada size ışık
yukarıda zikrettiğimiz hadisin işaretiyle şu prensip olabilir.
İnandığınız veya beğendiğiniz bir hususta sorularınız
çoğalıyorsa artık kendimizde bir değişim başlamış ve kalbimiz huzur bulmuyor,
demektir. Velevki bu inkar veya tasdik konusunda olsun. Bu nedenle hayatımızda
marjinal [çizgi dışı, aykırı ] olanları örnek almak yerine daha mütedeyyin
kavram ve özelliklere sahip olmayı uygun görmeliyiz.
Unutmayalım ki, kısa hayatımızda farklılık yaratmak ve
özelliklerine sahip olmak arzusu bizi kaplayabilir. Ancak bu tür vasıflarda
aranacak en önemli olan idealize olmuş yönlerde yükselebilmek peşinde olmak
görüyor. Hepimiz biricik, birtaneyiz.
Bir benzerimiz daha gelmeyecektir. Fakat
iyi/kötü her yaptığımızdan bir gün sorguya çekileceğimizi düşününce; Özgür dünyanın köle insanı olmak, üst insanı
olmak, sürü insanı olmak, yalnız insanı olmak.. vb. ile hangisinden olursak
olalım, “bizi en son hatırlayan insan yaşayana kadar yaşayacak ” olmamızdır.
Bu hayat kimileri için binlerce yıl, kimileri için ise yaşadığı dem kadar
olabilir. Varlığımızın ilerisi ve gerisinin birbirini tutmasını istiyorsak,
yolumuzun emniyetini bizden başka kimse sağlayamaz.
Kararımızın doğrusunu bulmada Allah Teâlâ, Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellem ve büyüklerimizin yardımcısı olması niyetiyle
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »
Yorumlar
Yorum Gönder