KADERİN İNCE ÇİZGİLERİNDEN
| |
“Hz. Ali kerremallâhü veche Sıffin savaşından
dönerken yanlarında bulunan yaşlı bir adamla aralarında şöyle bir konuşma
geçer:
Yaşlı adam ; ‘Ey Ali, Acaba Sıffın’e gidişimiz Allah’ın kaza ve kaderiyle mi olmuştur?’
Hz. Ali kerremallâhü veche cevaben;
‘Tohumu yarıp içinden filiz
çıkartan, yoktan insanı yaratan Allah’a yemin ederim ki biz ayak bastığımız her
karış toprağa, indiğimiz her akarsuya ve çıktığımız her tepeye Allah’ın kazası
ve kaderiyle bastık, indik ve çıktık.’
Yaşlı adam; ‘Çektiğim
zorluklar ve sıkıntılara karşılık, Allah katında bir ecir ve mükafat görmek
isterim. Fakat ben kendim için bir fayda görmüyorum.’ der.
Hz. Ali kerremallâhü veche cevaben,
‘Sus ihtiyar. Sıffin’e
giderken, gidişiniz için Allah Teâlâ size büyük mükafatlar vermiştir. Siz
hiçbir hareketinizde herhangi bir zorlamaya maruz kalmadınız.’
Yaşlı adam, ‘Nasıl
yani? Hani bütün yaptıklarımızı kaza ve kaderle yapmıştık?’ diye sorar. Hz. Ali;
‘Zavallı ihtiyar, sen herhalde
kaza ve kaderi, insanları fiil ve davranışlarında zorlayan, onları mecbur
bırakan bir şey zannettin öyle mi?
Eğer öyle olsaydı sevap ve
azap, müjde ve sakındırma, emir ve yasak boş ve anlamsız şeyler olurdu. Allah
tarafından hiçbir günahkar ayıplanıp kınanmaz, yaptıkları kötü davranışlar
belirtilmez, iyilik ve itaatte bulunan hiç kimse övülmez ve onların yaptığı
güzel işlerden bahsedilmezdi.
İyiler kötülerden daha çok
övülmeye ve kötüler iyilerden daha çok yerilmeye müstahak olmazlardı.
Söylediğin sözler putlara tapan ve şeytanla arkadaşlık edenlerin, doğru ile
yanlışı ayıramayan cahillerin ve gerçeği göremeyenlerin sözüdür.
Onlar bu ümmetin kadercileri
ve mecusileridir. Allah tercih noktasında insanı serbest bırakmıştır. İyiliği
emredip kötülükten de sakındırmıştır. İnsanlar da mecburen günah işlememiş veya
zoraki itaat etmemiştir. Allah kullarına boş yere peygamberler de
göndermemiştir.
Bu gibi sözler, inkarcıların
saçma düşünceleridir.
İşte onlar için cehennem azabı
vardır.’
Hz. Ali kerremallâhü veche nin bu sözleri
üzerine yaşlı adam, ‘Öyleyse bizim ona göre hareket ettiğimiz
kaza ve kader nedir?’ diye sordu.
Hz. Ali;
‘O, ancak Allah’ın emri ve hikmet sahibi
olan Allah’ın hükmüdür.’ dedi ve şu ayeti okudu:
“Senin Rabbin, yalnız
kendisine kulluk etmenize hükmetmiştir.”
إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ
لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ
“Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O,
kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. “
[ Yusuf,40]
Hz. Ali kerremallâhü veche, o yaşlı adama
bu şekilde kaza ve kaderi tarif etmiş, mahiyetini anlatmıştır.”
[Bkz. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, İstanbul 2004, s. 289;
Muhammed İhsan Oğuz, İslam’da Kaza ve Kader,
İstanbul 1994, s. 103-105.]
Muhammed İhsan Oğuz, İslam’da Kaza ve Kader,
İstanbul 1994, s. 103-105.]
Yine bir başka hadisede Hz. Ali
kerremallâhü veche, hayır ve şerrin, taat ve ma’siyetin kendi kontrolü altında
olduğunu söyleyen birisine,
“Allah Teâlâ ile birlikte mi bu
saydıklarına sahipsin ya da Allah’a ihtiyaç duymadan mı bütün bunları
yapıyorsun?
Eğer Allah ile yaptığını söylersen,
Allah’a şirk koşmuş olursun. Eğer diğerini söylüyorsan o zaman da kendini
Allah’ın yerine koymuş olursun” dedi
[Sa’duddin Mes’ud b. Ömer b. Abdullah
Taftazani,
Şerhu’l-Makasıd, Beyrut 1985, C. IV, s. 269-270,
Ayrıca Bkz. Lütfü Cengiz, Emeviler Döneminde Kader Problemi,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 1999, s. 18.]
Şerhu’l-Makasıd, Beyrut 1985, C. IV, s. 269-270,
Ayrıca Bkz. Lütfü Cengiz, Emeviler Döneminde Kader Problemi,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 1999, s. 18.]
**
Hz.
Aişe radiyallâhü anhadan rivayet edilen
bir hadis-i şerif şu şekildedir:
“Rasûlullâh
sallallâhü aleyhi ve sellem gökyüzünde bir bulut gördüğü zaman işini bırakıp
buluta dönerdi. Gök yağmur bulutlarıyla dolup fırtına ve şimşeklerle kaynaşmaya
başladı mı rengi değişir, onu bir huzursuzluk kaplar, bundan dolayı yerinde
duramaz, bir girer bir çıkar, bir ileri bir geri giderdi. Eğer Allah Teâlâ
bulutu dağıtırsa hamdederdi. Yağmur başlayınca rahatlar, huzursuzluğu artık
açılırdı. ‘Allah’ım faydalı bir nimet olsun’ diye dua ederdi.
Ben bu hali, yüzünden anlardım.
Bir
gün sordum: ‘Ey Allah’ın Resulü, halk bir bulut
görse, yağmur getirir ümidiyle sevinir. Halbuki sen bir bulut gördüğünde üzülüp
endişeleniyorsun. Bunun sebebi nedir?’ Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve
sellem şu cevabı verdi:
‘Ey Aişe, bunda bir azap bulunmadığı
hususunda bana kim garanti verebilir? Geçmişteki bir toplum bulutla azaba
uğratılmıştır. O toplum, bulutu gördüklerinde, ‘Bu gördüğümüz, bize yağmur
getirecek bir buluttur’ demişlerdi.
Sonra
Ahkaf suresi 24 ve 25. Ayetlerini okudu.
“O azabı vadilerine doğru yayılan bir bulut olarak gördüklerinde, “Bu, bize
yağmur getiren bir buluttur” dediler. Hûd, “Hayır, o sizin acele gelmesini
istediğiniz şeydir. İçinde elem dolu azabın bulunduğu bir rüzgardır” dedi. O,
Rabbimin emriyle her şeyi yerle bir eder.” Derken evlerinden başka hiçbir şeyleri
görünmez hale geldiler. İşte biz, suç işleyen toplumu böyle cezalandırırız.”
[Müslim,
İstiska 14, (899).]
**
“Göktekinin sizi yere
geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yeryüzü
şiddetle çalkalanıyor. Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran (bir fırtına)
göndermeyeceğinden emin misiniz? İşte (bu) tehdidimin ne demek olduğunu yakında
bileceksiniz!”
[Mülk 67/16-17.]
Bu konuyla ilgili aşağıdaki metin oldukça açıklayıcı
ve güzeldir.
“Anne balık ve yavruları denizde bulunan
yuvalarından çıkmışlar ve yüzerek ilerlemeye başlamışlar. Anne balık ilk defa
yuvaları olan kaya ovuğundan çıkan yavrularını meydana gelebilecek tehlikeler
konusunda eğitme niyetindeymiş. Demiş ki:
-Yavrularım üzerinize yiyecek
veya yem atılırsa sakın yemeyin. Onlar zehirli olabilir veya size zararı
dokunabilir. Dışarıdan sarkıtılan bir solucan veya böcek görürseniz de sakın
kanmayın, aldananlardan olmayın. O bir olta tuzağı olabilir. Sizin gibi birçok
balık bunların kurbanı olmuştur, insanlara yiyecek olmuştur...
Anne balık bütün bunları anlatıyorken
yukarıdan atılan bir ağ onları ve etrafta bulunan diğer balıkları içine
alıvermiş. Yavru balıklar bütün olanları bilmedikleri için sormuşlar:
-Anne bu da ne böyle?
Anne balık çaresizlik içerisinde, üzüntülü
bir şekilde yavrularına bakmış ve cevap vermiş:
-Yavrularım, buna tepeden
inme denir. Gökten inenden kurtuluş olmaz.”
[Ragıp Güzel, Kadere Rıza, Ġstanbul 2011,
s. 44.]
“Kötü işler yapmak için tuzak
kuranlar, Allah’ın kendilerini yere geçirmesinden veya (ansızın)
bilemeyecekleri bir yerden kendilerine azap gelmesinden emin mi oldular?
Yahut onlar dönüp dolaşırken
Allah’ın kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular?
Onlar, Allah’ı aciz bırakacak
değillerdir. Yahut da, onları korku üzere iken yakalamayacağından güven içinde
midirler?
Şüphesiz Rabbiniz çok
esirgeyicidir, çok merhametlidir.”
[Nahl
/45-47 ]
Alıntı Kaynak: Tuba ALTUNCU, İnsan
İradesi Ve Kader İlişkisi, T.C. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Kelam Bilim Dalı, (Yüksek Lisans Tezi)
Elazığ - 2012
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »
Yorumlar
Yorum Gönder