Gel Bana Sarılsana
| |
["… Aşk benim için her şey midir?
Her şey, ama başka biçimde. Aşk, bir yaşamdır.
Bu işte en önemlisi.
Şiir, iş, kısacık her şey buna bağlı.
Aşk her şeyin kalbi.
Bu kalp ölünce, her şey ölüp gider, anlamsızlaşır.
Ama yürek çalışırsa, her şey üzerine konuşulabilir.
Yüreğimin çalışmasından yoksun kalırsam, ölürüm."
[Mayakoski]
Sevgilim
İyilik ve sağlık üzere olduğun haberini aldım. Çok sevindim.
Havalar güzünden çıkmadan biraz sıcakların tadını alayım desem de yine kış geliyor. Olması imkansız ama gelmesin der gibiyim.
Mektubuna cevap için geç kaldığımdan dolayı özürlerimi kabul etmeni isterim.
Biraz stresliydim. Soranlar, “neyin var” deseler de…”bir şey yok” demek dahi içimi rahatlatmıyordu. Bahsettiğin konuda, bende zorlanıyorum. Mecburen kabullendiğim bu durumlar hakkında sana bir şey diyemem ki…öyle bir hakkım zaten olamaz.
Mektubundaki içten cümlelerin karşısında asıl ben mahcup oldum…içten içe teşekkür ederim.
Beni sonsuz mutlu ettin…inan ki bunu ifade etmek için sayfalarca dil dökebilirim, duygularımı ifadeye yeterli gelmez.
Şu an dahi sana yazarken duygu yoğunluğumdan ellerim bile tutkun ve zar zor yazıyor… Süslü cümleler dahi benim iç halimi dışa aksettiremez.
Üzülme n’olur.
Etrafımdaki insanların beni bilmeleri mevzusundaki düşüncem…her şeyimi sadece sen bil…bunun dışında beklentim kalmadı. Önceden ötekiler biraz anlasalardı derdim. Fakat şimdi ise sen biliyorsun ya…sıkıntılarımı, derdimi, bu benim için yetiyor.
Sen, benim söylediklerimi kendin açısından rahat söyleyemediğini dile getiriyorsun, bu senin için bir noksanlık değil, belki yufka yürekli oluşundandır. Ben senin hep doğru olanı yaptığını bildiğimden seninle hayatımın birleştiği şu günlerime şükrediyorum…
İçim zorlansa da doğru olanı seninle hep buldum.
Ne yapalım ki…kader hayat çizgimize çok evvel dikenli çentiklerini atmış.
Ben yine de, sen varsın… gözlerim seninle ya, bir de bundan mahrum kalsaydım…diye ah ediyorum.
Sürekli Allah'a seni çok görmek istiyorum diye dua derdim… onu seninle, senin yüzünde gördüm.
Onunla seni, birmiş gibi seviyorum…
…
Kendime hep, onu tarifsiz sevgimle kucaklarken, seni de buldum, isteyecek bir şey bırakmadın bana.
Bu gece bir rüya gördüm…hayal desen de olabilir.
Güzelliğindeki çekicilik hiç bozulmamış, adın gibi gençlik hala üzerinde ve gözlerin ışıl ışıl parlıyordu. Tüm vücudunu saran siyah tülden çıkan güzel saçların bana doğru uçuşuyordu.
"Neden üzülüyorsun?" diye sordun. Sonra…
“Gel bana sarılsana.”
“Rahat ol” dedin.
Bu sözlerini duyunca ayaklarına kapandım, "sevdiğim! …" “Ben seni çok seviyorum”, diyerek ayaklarına kapandım ve hıçkırıklarla ağladım...saatlerce, gözyaşlarımla yastığım ıslatmıştı.
Ey gönlümün huzur köşesi…
Ne güzel bir duygu.
Sonra beraberce oturuyorduk, korka korka geldiğimiz o parkın bir köşesinde…cebimizde parada yokmuş, duvar üstünde bulduğumuz manzarası en güzel olan yerde.
Koca çınarın gölgesinde gün ışığı melek yüzüne vuruyorken, bana bir sarıldın, yüreğime öylesine ulaştın ki… ilahi varlıktan sana verilmiş izin sıcaklığını ve kokusunu alıyordum.
Korkağım ama biraz cesaret ettim ellerine dokundum. Çok tedirgin olmadığını fark edince, dudağımı dokundurdum. İçime ruhun bir boşaldı. O an kendimden geçtim. Zamanı kaybettim diyebilirim.
Uyanık halimde bile o busenin olanca hazzını hissediyorum.
“Senin beni seveceğinden bir fazla seviyorum” dedim…çünkü sana başka kimseyi kıyaslayamam. Seni seninle anlatabilirim dedim. Çünkü bunu sorun etmezsin. Değil mi… meleğim?
İlk ve son aşkımsın, seni üzeceğini düşündüğüm şeyleri paylaşmak istemiyorum..ama bugün ruhumun olanca gücüyle yüce “Ya Rabbi! onsuzluk benim için olmasın, hasretini yenemiyorum, ona olan muhabbetim duygularımı körüklüyor. Kalbimin duyduğu aşk her şeyi yapma kadir aslında. Günahı bile gözüm görmüyor. Ondan başka kimsem yok…” diye niyaz ettim.
Yine rüyama döneyim.
Sana bakıyorum. Nasılsa ıslanmışsa omuzlarına dağılan saçlarından damla damla süzülen sular göğüslerine doğru akıyor ve ayaklarımızın altından köpüklü ve uğultulu akan ırmaklardan dışarı çıktıklarını gördüm.
Benim biçare hayatımı birilerinden duymuşsun da gözlerinden önce saçların ağlıyordu.
Bende “üzülme hayatım senin olsun…gel al ruhumu” diyordum.
“Sana daha başka ne diyeyim”
Rüyamda bile sevgimin olanca şiddetiyle kendimden geçmiş bir haldeydim.
Bunları yazarken şimdi elin uzansa bana kalbinin nasıl attığını fark edersin.
Yanımdakiler hep bana ağzın kokuyor derlerdi. Bilmezlerdi ki ciğerimdeki yaradan geliyordu…biliyorsun hastaneye yatmıştım. Doktor bula bula bana sen veremsin demişti. Kanser olsan dışarı çıkarsın…sonra onu da dedi…ayrı mevzu. Günlerce hastane de alıkoydu izin bile alamadım dışarı çıkmaya…bir gece eşyalarımı toplayıp çıkmak istedim. Polis kuvvetiyle seni getiririz gidemezsin dedikleri günü hiç unutamam. Bazen sanki yanımdasın diye kendimden geçince açık ağzımdan çıkan nefesimi içime çekiyorum…sen bile soracak olursun, bir derde mübtela mı oldun, diye.
Sevdiğim, sevilmeyi, bana öğreten sensin. Kimseden şikayet etmiyorum, ama sevilmek duygusunu senden başkası bana öğretmedi. Ben sevmeyi anlatıyordum ancak sevilmek nedir bilmediğim bir şeydi…inan bana. Saadeti bütün varlığımla arzuluyorum, ancak buna bana sen verdin.
Şunu bil ki, bu dünyada benim eşim olamasan da mezarda olsun olursun. Düşüncemi hep saklıyorum. Benim üzerime çöksün bu çaresiz çözümsüz aşkımın acısı…sorun değil.
Ömrüm boyunca bedbahtlığıma gözyaşı dökeyim…o da sorun değil.
Senden uzakta kalışımdan ayrılıktan…
Bu derece müthiş azaplar içinde bile mantığımı kaybetmiyorum, diyorum ki, o ölümsüz değil, benim gibi… bu beni teselli ediyor. Öyleyse, varsın ıstırap çekeyim, son nefesime kadar. Öleceğim…kurtulacağım, fani hayat cehenneminden…buluşuruz geleceğin bir yerinde değil mi…
Bazen üzülüyorum, kabahat mi bu halimle ve halinle seni sevmek.
N’olur, affet beni…aklım karışık ve senin aklını da karıştırıyorum, rahatını, huzurunu kaçırıyorum. Fakat başımı alıp gitmeye cesaretim yok ki.
Kalbim seni sonsuza kadar sevmekten, uğrunda gözyaşı dökmekten başka bir şey düşünmüyor.
Duygularımı seninle paylaşmak doğru olmuyor ama, sana mektup yazmamak, gerçekten benim için son çarem. Bütün acılarımı dindirecek böyle bir teselliden beni mahrum etme.
Sana o kadar ihtiyacım var ki… dünyadan bezmişim, acılarımla, gece gündüz senin verdiğin birkaç resmini öperek, saatlerce bakarak avunuyorum.
Ölürken dahi, sana son bir defa bakacağım, nefesimi sana teslim edeceğim, ruhumu senin önüne sereceğim, sakladığım sevgimi göğsümün içinde mezarıma götüreceğim…
Eskiyi düşünüyorum da, ne günlermiş onlar.
Ama kim derdi ki halimiz böyle olacaktı?
Bir zamanlar bana, geri dönmemi tavsiye ediyordun. Yapma, olmaz bu…
Şimdi ise ?
Kendi yalnızlığım içinde emniyet içerisindeydim. Aşkım her geçen gün daha kuvvetli yanıyorken kendimden bile saklıyordum. Dertlerimin tesellisini sende buldum ve anlatmak cesaretini gösterdim. Şimdi sana mektup yazıyorum da ferahlıyorum.
Sende sevdin beni. Eksikliklerime rağmen yine de seviyorsun.
Bende seni tanrıya tapar gibi seviyorum ve saygı gösteriyorum.
Ah, ayaklarının dibinde ölebilsem ve toprağa karışıp ayaklarının basacağı yere toz olarak konabilsem.
Bana gösterdiği şefkatin, güvenin, öğütlerin, yaptığı iyiliklerin karşılığını ödeyemem. Bana kimse alicenaplık göstermiyor demek şöyle dursun ben kendime de göstermiyordum.
Ne yapalım ikimizde perişan ve kalplerimiz kan ağlıyor, yaşlar gözlerimizde doludizgin. Ama sen…ne olur olabildiğince mesut yaşa. Benim yüzümden bedbaht olup, üzülme.
Temaşa ettiğim İlahi tasvirim kıymetlim.
Hayatımın güzel günleri birbir gözümün önünden geçiyor. Seninle olanlar bambaşka…
Aşkımı saklayacağım ve benimle beraber, ebedi yaşayacak.
Şimdi bile göğsüm sıkışmış bir halde inip inip kalkıyor, bütün uzuvlarımda bir ürperti var, ellerim buz gibi, dudaklarımı morardı. Gözyaşlarımla ıslanmış göğsüme ellerimi sürmeye çekiniyorum…üstümde kurusunlar istedim.
Rüyamı sana yazarken bile tekrar yaşadım. Ne bileyim yine de olmuyor işte…sadece rüyada olsa seninle herşey başka olur… sevişmek ise kelimelere sığmaz biliyorum.
Sevgilim hayatımda, ölümümde seninle. Ve seninle de haşrolacağım…
İyi varsın… Seni seviyorum.
Daha fazla şeyler yazardım…yine de onları yazmak için başka zaman kalsın…
Sarılıp öpüyorum. Sen benimsin ben de senin
Başka ne diyeyim…
Gözler içine bakamayan ben, kahverengi gözlerinde kendimden geçiyorum…
Bundan daha güzel ne olabilir.
Seni çok severek öleceğim…
Bu iman ve sevgiyi benden ırak etmeyen Rabbime senin vasıtanla teşekkür ederim.
Teşekkürlerimi kabul eder, inşaallah.
Canımın içisin, içten daha içsin…sevdiğim.
…
« Prev Post
Next Post »
Yorumlar
Yorum Gönder