Print Friendly and PDF

Sevişmek Aşkına Sevişmek

|

Aşk, Tanrı’nın
yansıması, kaynağın ışığı.





Evrenin
mayası... Kâinatın varoluşunun nedeni aşk.





Her şeyin
temelinde aşk var.





Aşkın olmadığı
yerde, ayrıkotları korkular, nefret, kin, öfke, kıskançlık var. Her birimiz
aşkın çocuklarıyız. Bunu unutanların yarattığı dünyada acı var, gözyaşı var.
Her güzelliğin fonunda aşk, her çirkinliğin fonunda aşksızlık var.





Aşkın sahip olmak gibi bir kavramı zaten
olamaz, eğer onu her şeyin kaynağı olarak kabul ediyorsak. Aşk sahip olunacak,
kullanılacak, kazanılacak bir şey değil.





 “Ruh, beden ve zihnin buluşmasında, düşünce
kaybolur."





Hayatında
kendi olmayan, kendini saklayan insanların sevişmesi de bir kör dövüşüne
dönüyor. Hiç değilse sevişirken durmalı. Bir başka ruha, bedene karışırken
düşüncelerini kapatmalı.





Birçok insan
sevişirken bile düşünüyor. Geçmişi, geleceği, ertesi sabahı... Erken boşalma
endişesi erkeklere matematik problemlerini, 1992’de liğ final maçının ilk
golünü kimin attığını bile düşünüyor. Bu ne diye sorma, boşalmayı
geciktirmek için ve bunun gibi bir sürü şeyi düşünerek heyecanı altına ya
çalışan o kadar çok insan var ki...
Ya da sevşmeye bir heyecan katmak için
bir başka bedeni hayal eden





Neresine, dokunsam?
Şimdi nasıl davransam? Bir an önce bitmesi için ne yapsam? Bitmemesi için ne
yapsam: Sırada hangi pozisyonu istediğimi nasıl belli etsem? Daha neler
neler...





Eğer iki beden
çıplak kalmışsa ve sevişmeye geçildiyse, zihin susar, düşünceler çekilir, akışa
bırakılır. Bedenin, ruhun seni savurur. Sadece orda olmak, anda olmak ve
hissetmek. Eğer bunu yapamıyorsam o insanla neden sevişiyorum? Biz niçin
sevişiyoruz?





Sevişmek,
cinsellik, aşkın en saf hali. İki ruhun, bedenin, görünen görünmeyen tüm
bedenlerin tekdüze olduğu kutsal birleşme... Bunu yaşayamayan, bunu bulamayan
insanlık tatminsizleşiyor, sapkınlaşıyor, enerjisini kaybediyor, aşkı terk
ediyor.





İyi sevişmek
ya da sevişememek yok, orada o anda var olabilmek veya olamamak var.





Bedensel
tatminin ötesine geçen seks coşkuyu, huzuru, sevginin saf halini yüreğine
dolduruyor. Bunu yaşayamıyor, hissedemiyorsan sen sevişmiyorsun. Belki yatak
sporu yapıyorsun, belki başka bir şey ama sevişmiyorsun.





Öpüşürken
tüylerin kendi boyunda arşa değmiyorsa, bedenini titremeler sarmıyorsa, kalbin
yerinden çıkacakmış gibi bütün vücuduna kanı çağlayarak pompalamıyorsa bir
şeyler eksik, birçok şey eksik.





Evli çiftlerin
hatırı sayılır bir bölümü çocuk sahibi olduktan sonra birbirlerinden
uzaklaşıyorlar. Tehlikeli bir yanılsama. Biri diğerini sadece çocuğunun anası,
diğeri babası olarak görünüyor. Cinsel yaşamlarını asgariye çekip  anne baba edepliğine dönüyorlar. Sonra
tükeniyorlar. Çocukla birlikte ilişkilerinin bozulduğundan dert yanıyorlar.
Çocuklarınızı aşkla ve sevgiyle kucaklayın. Birbirinden uzaklaşmayan her geçen
gün olgunlaşan tutkuyla, şehvetler birbirlerinin bedenlerine ruhlarına
dokunabılen anne babaların çocuklar, sevgiyi çok daha güçlü hissediyor. Anne
baba sevgiyi, aşk,, cinselliği kutsamazsa çocuk ne yapsın? Büyüdüğünde o da
aynı yavan birliktelikleri devam ettiriyor olacak. Renksiz, solgun, coşkusuz...





Aşkı
yaşadığın, sevgili olduğun insanla bütünleştiğin, zamanı, mekânı, sınırları,
dünyevi olanı yok ettiğin anda kal, o anı tüm hücrelerinle hisset, coşkuyla
kutla.





Sevişmeyi
sadece yatak odasında yapılan, üç beş pozisyondan ibaret bir şey gibi
görüyorsan enerji kanallarından büyük bir parça devre dışı kalmış demektir.





Farkında ol.





Sevgilinle,
partnerinle konuşmaktan, dürüst olmaktan çekinme. Fantezilerinden utanma,
sıkılma, paylaş onunla... Eğer bunları aşamazsanız sadakatsizlik kapının önünde
dolaşıyor...





Sen bile
aşktan oluşmuşken, kendini unuttuğun için, aşkın kaynağı olduğunu da unutmamalısın.





Bir bebeği
kucağına aldığında aşkı kucaklıyorsun. Sen de bebektin, sen de saf aşktın. Sana
unutturdular. Saflığı doğallığı unutturdular. Gözlerini bağladılar. Gözünün
önünde duranı, yanı başında olanı, içinde duranı sana unutturdular. Aşkın var
olmadığına, yokluğuna inanacak kadar unutturdular.





(Alıntı)


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar

Yorumlar